akşamın alacasında ezbere bir hüzünle gidiyoruz. dışarının soğuğu ve içerinin …
yazının devamı »bahariye’de saat on bir gibi güneş alan tek yerin sahibi. çayım yok diye önce b…
yazının devamı »sony walkmanlerimizde kitaro dinlediğimiz günler ne güzeldi? herkes mindhunt…
yazının devamı »pessoa’nın huzursuz kitabını* tembelliğimden okumadığımı düşünürdüm hep. oysa…
yazının devamı »bazen düşünüyorum da insanoğlu için tek bir seçeneğe mahkum olmak mı daha kötü …
yazının devamı »sabah: caddenin girişindeki ilk dükkana girip “gözlük askısı var mı” diye so…
yazının devamı »bu kış. saat dört gibi kuşlar geliyor. beşte üşümeye başlıyorum. ellerim en…
yazının devamı »böyle soğuk kış akşamlarında diyorum. sıcak bir otobüs, bir de müzik bulunca b…
yazının devamı »nasıl anlatsam? öyle zor ki tarifi. hani mücadele edersin ya kendinle bazen.…
yazının devamı »uzağı çıkarıp yakını takıyorum. çünkü bitesiye yazmak istiyorum. okuyamıyorum …
yazının devamı »