uranüs'e beş venüs'e on - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

uranüs'e beş venüs'e on



hiç unutmam bi'gün yine uranüs'lülerle baklavasına gezegen maçı yapıyoruz. sene 2046.  o senenin en güçlü iki takımıyız. şimdiki gibi boş arsa nerde! cmylmz tower'ın en tepesinde yedişerden kıran kırana bir maç. görseniz gökyüzü tıklım tıklım. kuş salsan ne aşağı inebilir ne yukarı çıkabilir. ancak ah vatanım der zavallı.  o derece. güyâ dünyada yani kendi evimizde oynuyoruz maçı. ama gerçek anlamda deplasmandayız. tamamı uranüs ve çevre gezegenlerden gelen uçan dairelerle dolu etrafımız. bizi destekleyen ise beş on kapadokya balonu içindeki kırk-elli civarındaki fanatik sadece. ama böyle olacağı baştan belliydi. marsı marsta iki sıfır yendikten sonra konya bozkırında venüs'e on, yine deplasmanda plütona sekiz atınca bunlar acayip bilenmişler bize. ama süper gücüz ya. ağırdan alıyoruz. herkesle her istediği zamanda maç yapmıyoruz. bir iki kere kibarca reddettik. anlamadılar. önce abd başkanı eminem'i soktular devreye. olmadı. rus başkan maria sharapova girdi bu sefer araya. sharapova'ya hemen hayır diyemedik tabi. yılların sharapovası bi'kere. bir hafta mühlet istedik ve sonra madem çok istiyorsunuz çaycı rıza'ya gidin o size gün versin dedik. şaşırdı tabi garipler abd, rusya, nasa, tabula rasa sayısız aracı çözemedi bir çaycı mı halledecek işimizi dediler. isterseniz egemen bağış'ı verelim baş müzakereci olarak dedik. yok aman istemezük dediler. o vakit lisan-ı münasiple anlattık durumu. o rıza ki değil dünyanın kainatın en güzel çayını demler dedik. çay bizim her şeyimiz çünkü. dünya bir yana, çay bir yana. anlamadılar yine. anlamış gibi yapıp gittiler.

nihayet on gün sonra, açılışına yerli, yabancı ve uzaylı bir çok ünlü ismin katıldığı papazın çayırına dikilen cmylmz tower'ın çatısında karşı karşıya geldik. adamlar hem güçlü hem iddialı. ısınmaya çıktık bir de ne görelim. bir forvetleri var ki; allah sizi inandırsın iki buçuk metre boyunda. kalecilerinin dört ayağı altı kolu var. hemen birleşmiş gezegenler temsilcisine başvurduk orantısız güç kullanımı var diye. temsilci israil'e arka çıkan ban ki mun'un akrabası çıktı iyi mi? en tabi hakları dedi.
bunun üzerine maçın başlamasına bir iki dakika kala orta sahada kenetledim tüm arkadaşları. maksadım gaza getirmek çocukları. çünkü ne taktik ne de teknik işlerdi artık bu ortamda. tam çanakkale'den hamasete girmek üzereyken bi'cisim geldi kafama. döndüm arkama baktım. yerde bir gök taşı, karşı kuzey tribünlerinde  kill for you uranüsçüler grubu. bir de pankart açmışlar; bize her yer uranüs.

neyse adamlık bizde kalsın dedim ses etmedim aldım göktaşını şortumun cebine attım. temsilciyi zaten baskı altına almışlar, torunlara hatıra olur dedim. hem o taş hem kafamda açtığı iz o günden hatıradır hala. neyse mevzu dağılmasın. ayıptır söylemesi tarihim biraz şahanedir. çanakkale'yi bıraktım. o can havliyle direk 751 talas savaşından girdim olaya. sonra 1040 dandanakan, 1364 sırpsındığı, 1473 otlukbeli, 1526 mohaç derken 2023' güzündeki soğuk savaşlarda hem almanyayı hem amerikayı nasıl dize getirdiğimizi anlattım çocuklara. gazın dozunu biraz kaçırmışım sanırım. 2014 dünya kupasında brezilya karşısındaki almanya'dan fenaydık. ilk beş dakikada beş sıfır yaptık skoru. aslında daha çok atacaktık ama rıdvan dilmen'in rakibe saygı diasporası aklıma geldi. çocuklara ikaz ettim. ikinci yarı kendi alanımızda top çevirdik, uranüs'lüler kaldıramadı tabi bunu. oyun bir kaç kez sahaya atılan göktaşları yüzünden durdu. zaten sonucun değişmeyeceğini anlayan uranüs'lüler yedikleri yemişlerin kağıtlarını ateşe vererek atmosferin dışına çıktılar. o gün beş iki kazandık. ben iki gol attım bir penaltı kaçırdım. maç sonundaki sevincimiz ise görülmeye değerdi. maç boyu bizi destekleyen taraftarlarımıza koştuk hemen. takımımızın asil renkleri olan kahverengi mor diye tezahürat yapıp orta sahada çaycı rıza'ya üçlü çektirdik. yetinmeyip şile bezinden aparılmış formalarımızı çıkarıp taraftarlarımıza attık ama sadece boy ve kol avantajı olan bir doksan dörtlük kalecimiz şevkinin forması hedefe vardı. diğerleri ya yüz yirmi sekiz kat aşağıya düştü ya da benimkisi gibi elektrik tellerine takıldı.
gökdelen çağında elektrik telleri mi?
ilahi canım okuyucu o kadar şeyi normal buldun da bir elektrik teline mi takıldın.
teessüf ederim.
.
adele - hello