144- hemme'nin öldüğü günlerden biri (2024) - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

144- hemme'nin öldüğü günlerden biri (2024)

 


harran'ın az aşağısı!
kıpkırmızı bir ova.
kurutulmak üzere yere serilmiş tonlarca domates. üzerinde çalışan az sayıda gündelikçi. eyüp de bu gündelikçilerden biri. vakti zamanında kim bilir hangi sebeplere izmir'e, gurbete çıkmış. ama tutunamamış gerisin geri memleketine dönmüş. hemme denen 'emek sömürgeni' insanın yanında az para, çok iş felsefesiyle hayatını idame ettirmeye çalışıyor. eyüp, evli iki çocuklu ve icraya düşecek kadar çok borçlu. ama gururlu, onurlu bir adam. aynı zamanda doğru düzgün bir adam. minibüsçünün kocaman karpuzuyla yolun ortasına bıraktığı yaşlı adamı evine götürecek kadar iyiliksever. denizi, gülü, üzüm bağlarını seven geveze tekin abisinin boş dertlerini dinleyecek kadar diğerkam. acil işi varken camiye giden kırtasiyecinin dükkanına bakacak kadar kimseye hayır diyemeyen bir adam. hakeza sonradan görme müteahhit teyzeoğlu hikmet'in (yahut teyze kızının kocasının) eyüp'ün geçmişteki hatalarını yüzüne vurmasına, smart arabasının bütün özelliklerini, 4,5 trilyonluk daireyi nasıl ucuza kapattığını anlatmasına, inat ediyorsun gelip yanımda çalışmıyorsun diyerek ezmesine -benim gibi içi şişmesine rağmen- belki de sırf arkada oturan hikmet'in karısı yüzünden ses etmemesi, yutkunması hep aynı soruyu akla getiriyor. neden doğru adamlar geçmişteki bir yanlışları yüzünden bütün hayatları boyunca ciğeri beş para etmeyen hemme gibi, hikmet gibi çapsızlara maruz kalırlar?

film, ismiyle müsemma çok ilginç aslında.
filmin başında borç içindeki eyüp bir türlü yevmiyesini vermeyen patronu hemme ile ciddi şekilde tartışıp devamlı arıza yapan mobileti ile olay yerinden uzaklaşır. biz de eyüp ile birlikte urfa'nın dar sokaklarında, taş ve kerpiç evlerinin arasında dolaşırız. bir ara eve gelip silahını da alır eyüp. çünkü annesine küfür eden hemme'ye kızgındır. urfa sokaklarında eyüple beraber dolaşırken çehov'un duvarda asılı bir silah teorisini de zihnimizin arka sokaklarınızda gezdiririz. eyüp'ün beline taktığı silahın her an patlayacağını düşünürüz. zira film daha en baştan bize eyüp'ün patronunun öleceğini söylemektedir. dolayısı ile filmin her karesinde hemme'nin ölümünü bekliyoruz. ama bu arada eyüp'ü biraz daha yakından tanıyoruz. o ilkokul arkadaşı mevlide'yi tanımakta güçlük çekse de eyüp'ün küçükken ne kadar hareketli ve neşeli bir çocuk olduğunu öğreniyoruz. keza öğretmeninin tahtaya asacak kadar iyi bulduğu resim yeteneğini. ama işte felek, zalım felek hikmet'e son model smart arabasında kavun yedirip sertab dinletirken eyüp'e kelek yediriyor. zırt pırt bozulan mobiletiyle, kansız patronuyla, görgüsüz akrabalarıyla sınıyor. parkta otururken işsiz adamın, çoluk çocuğun bir sağa sola tekmelediği kola kutusu gibi itilip kakıldığını düşünüyor sanki eyüp. ya da yönetmen böyle düşünmemizi istiyor. ama isyan etmiyor eyüp. dışarıya değil iç'e bakıyor. yunus emre'ye sarılıyor. 

yar yüreğim yar
gör ki neler var
bu halk içinde
bize güler var

ko gülen gülsün
hak bizim olsun
gafil ne bilsin
hak'kı sever var