anneler böyledir. karşılıksız ve içtendirler. sevgileri ölçülemez. ama biz evlatlar bazen kadir kıymet bilmeyiz. bunu da biliyoruz.
ve bazı şarkılar vardır ki sayısız tekrarla döndüğü halde doymayız. bıkmayız. bunu zaten biliyoruz.
..
halbuki şarkı yeni değil. bildiğim, çok eski bir şarkı. ama işte bugün tam yerini teşhis edemediğim bir yerimden yakaladı. bir aydır devam eden bel ve sırt ağrısını bıçak gibi kesip kalbe saplanan bir nameler bütünü. ama.
olsun!
…
bazı insanlar diyorum; aşk için yaratılmışlardır. varsayılan ayarları, mayaları aşk ile yoğrulmuştır. bazıları her ne yaşarsa yaşasın neşesini kaybetmeyecek denli hayat doludur. bazıları da bernardo soares’i kıskandıracak derecede doğuştan huzursuz. ve hüzünbaz. benim gibi.
olsun!
…
bu aralar kafa karışık. karmakarışık. sanki karla karışık. bugün yine olduğu gibi, bazen metroda ‘acaba yine yanlış yöne mi bindim’ tedirginliği ve can havliyle kapının üstünde istasyonları sayan mavi ışıklara bakıyorum. bazen diyorum, oluyor öyle.
olsun!
…
bir yandan bu satırları yazıyorum. bir yandan kafamda kulaklıklar o şarkıyı tekrar ve tekrar dinliyorum. çünkü annem köşede, oturduğu yerden namaz kılıyor. neden sonra birden bağırıyor. el kol hareketleriyle..
“ oğlum kapı çalıyor sütçü geldi galiba” diyor. inşallah namazı bozulmamıştır.
ben sütçüyü kaçırmamak için telaşla koşuyorum kapıya. sakallı, nerdeyse iki metrelik adama tencereyi tutarken iki litrelik süt ölçerine çarpıp çok az miktarda sütün dökülmesine sebep oluyorum. sütçü “eyvah” diye ünlüyor. ben olsun diyorum.
olsun!
.