içimde ne var? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

içimde ne var?




öğle sıcağında, güneşin alnında kordon boyu yürüyerek sigara tüttüren adamlar diyorum ibrahim; en az boğazdan akıp giden gemiler kadar yalnızlar. bugün niye bilmem, her baktığım yönde ayrı bir hüzün var. denizde başka, karada başka. bulutlarda ayrı. yetmiş ikilik gökşen ağbi’de ayrı bir melankoli..

her sabah plajda “günaydın, iyi günlerden” öte gitmeyen muhabbetimiz meslekdaş ve komşudaşlığa dayandı bugün. 
“hakkını helal et, kusura bakma” dedi ben günün son kulaçlarını atmaya denize giderken. yalandan ve nezaketten değil ama gerçekten “rica ederim gökşen abi” dedim.
 “ne demek keyifti benim için.” diye de devam ettim.
çünkü ve zira; muhabbeti de kendisi gibi tatlı, beyefendi, düzgün bir insan gökşen abi. lakin ve sanki; yüreğinde bir yerde yüzündeki hüzne denk düşen bir yangın vardı. üç oğlundan bahsetti ama eşinden hiç bahsetmedi. her sabah dalgın dalgın bulutları izlerken görüyordum onu. sabahları plajı ikimiz açıyorduk desem yeridir. hatta o tek başına açıyordu. ben ondan sonra gelip yarım saat, 40 dakika geç terk ediyordum. 
otuz senedir geliyormuş buraya. buraları hiç bilmez ve aklında hiç yokken arkadaşları sayesinde kooperatife yazılmış. bir yazlık edinmiş. sonra susamış gibi anlattı yaklaşık yarım saat. normalde bir iş ve insan için beş on dakikadan fazla odaklanamam. ama gökşen abiyle otuz dakika su gibi akıp geçti. 
arada hayıflanıyor. “memlekette yanlış giden şeylere çok üzülüyorum. elimden bir şey gelmiyor. böyle konuşarak deşarj oluyorum ben de n’olur kusura bakma” diyor. 
siyasetten, dinden, spordan konuşuyoruz. ahlakın ve vicdanın bittiğinden dem vuruyoruz. ahlanıp vahlanıyoruz gelecek nesiller için. nihayetinde enseyi karartmaktan yorulup güzel şeylere odaklanma ihtiyacı hasıl oluyor. ve mavi suyu bize bahşedene binlerce kez şükrediyoruz. binlerce kez.
belediye kafesinde oturmuş bir kordonda yürüyen adamlara, bir denize ve içindekilere bakıyorum. 
biraz esen rüzgar, biraz kulağımdaki şarkılar. sonra taze yaşanmışlıklar. 
sanki hepsi birden bir şey anlatmaya çalışıyorlar da ben duymuyormuşum, anlamıyormuşum gibi.. 
öyle bir bilinmezlik. öyle bir tatminsizlik. öyle bir eylemsizlik.
bazen ve sadece, hiç hareket etmeden saatlerce, günlerce denize bakmak istiyorum. hiçbir şey düşünmeden. her şeyi olduğu gibi bırakıp. 
hiçbir şey yapm…
.