gaz kaçağı, martılar ve sessiz geçen gemiler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

gaz kaçağı, martılar ve sessiz geçen gemiler




meşhur amerikan içeceğinin gazının kaçması gibi bilhassa yaz yazılarımın da gazının kaçtığını hissediyorum. dahası görüyorum. misal ve az evvel geçen temmuzun yazılarını okudum. ve şimdi yazacaklarımı, geçmiş yaz yazılarımı falan düşündüm. sabahın köründe plaj yoluna düştüğümde de düşündüm. bunca kelime hoyratlığı, çalakalem yazma sevdası niçin? kim için? 
başarısız bir iktisatçı olarak bir fayda-maliyet analizi yapmak istedim. fakat dedim ya başarısızdım. 
ama ve yine de; zamanın bir yerinde söylediğim gibi vakit geçirmek için sanırım daha çok bu yazı çizi işleri. bazen içeride biriken kiri pası atmak için. kısa süreliğine deşarj olma hali bir de sanırım. kimi u2 konserinde deşarj olur kimi inönü’nün kapalı tribününde. bazen de şimdiki gibi sebepsiz göğse oturan öküzleri kovmak için yazılır. 
neyse. uzatmayalım. 
bugün diyorum hava sıcak. şehir merkezinde asfalta yumurta koysan anında pişer. ama sahil esintili. termosunu, sandalyesini kapıp 300 spartalı gibi sahile akın eden pazarın çılgın kalabalığını sevmesem de bugün sahilciyim. gölgedeyim. denize, maviye bakıyorum. melekler ters çalım yemez hala bitmedi. kaç gündür çantamda sürüklenip duruyor. halbuki hepi topu 107 sayfa. gogol’un palto’su var yedekte. ama bu okuma kabızlığıyla o da zor. yazmak daha kolay geliyor hala. mesela martılar.. istanbul’un her santimetre karesine neredeyse bir martı sesi düşerken burada, denize sıfır noktasında sekiz günde sadece bir martı gördüm. taşı toprağı altın diye istanbul’a akın eden anadolu insanı gibi coğrafyanın tüm martıları da taşı toprağı simit diyerek aç karınlarını doyurmak için istanbul’a gelmişler sanki. başka izah bulamıyorum. 
ve bir de; boğazdan yıldız misali kayıp giden gemiler var. gemiler mühim.
her gün onlarcasını görüyorum. niye bilmem akşamları sanki daha da çoğalıyorlar. sağdan sola, soldan sağa doğru boğazın içinden sessizce akıp gidiyorlar. ben onlara bakıyorum. bazı hayranlıkla. çoğu zaman merakla. kimi kuru yük gemisi. kimisi sıvı yük taşıyan tankerler.. tam olarak ne taşırlar, nereden gelip nereye giderler bilmiyoruz. ama onlar içinde biriktirdikleri bütün özlemleriyle, hüzünleriyle ve bazen sevinçleriyle taşıdıkları onlarca hikayeyle her gün, her saat boğazlardan geçip gidiyorlar. bense ucu açık bırakılmış, yorumu izleyiciye bırakılmış bir film sonu gibi sadece onları merak ediyorum. ve işte bazen yazıyorum. her ne kadar gazı kaçmış olsa da.. bu bana iyi geliyor.
..
ağustos on bir, 2024 kuzey ege’de bir yer.
.