.
oysa her yaz aldanıyoruz. aldatılıyoruz. rekor sıcaklıklar baz alınıp “bu sene kış çok sert geçecek diyorlar”. ama ve lakin iki kıştır tek bir kar tanesi bile görülmedi istanbul semalarında. dikey mimarinin en çirkin, en gri tonlarından başkasını gören oldu mu? sevgili kankalarım martılar da olmasa beyaza hasret kalacağız!
halbuki sabah ntv’de saffet emre tonguç’un yaşamaktan şeref duyduğunu söylediği bu kadim şehir, bunca kaosu, kargaşayı, kalabalığı ve kirliliği hak ediyor mu? yahut biz bu şehri ne kadar hak ediyoruz?
.
yine de bu çılgın ve sıcak haziran trafiğinde çok uzağa gidemeyince eve dönüp mavi şemsiyemi açtım. tövbe!
önce balkonu yıkadım. sonra şemsiyemi kurdum. kahvemi yaptım. yaz-kış kurulu masama gözlüğümü, kitabımı, telefonumu koydum. nihayet en uzak yakınıma, burgazada’ya baktım. ada yerindeydi ama denizin mavisinin yerini kirli bir gri almıştı. çınarcık ile burgazada arasını hayatımız gibi belirsiz, puslu bir duman kaplamıştı. üzerinde kuşlar uçuyor mu, uzak yol gemileri geçiyor mu belli değildi. hayallerimiz gibi karışık ve çok uzak. var ama yoklar. tıpkı tam ihtiyacımız olduğunda arayıp da şu an ulaşılamayan sevdiklerimiz gibi.
.
ama ve yine de; her şeye rağmen umut etmek güzel diyorum sevgilim. şarkılar güzel. yaz yelleri çok güzel. bulantıya, sıkıntıya her derde deva her sadra şifa yazmak güzel. pek güzel!
evet.
hadi kal sağlıcakla..
.