the last day - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

the last day




cam kenarlarını, denize yakın masaları, adaları ve mütemadiyen konuşmayı seviyoruz. ben sadece maviyi seviyorum. cansever söylememiş olsaydı da mavi doğuştan huydu bende. öncesini bilmiyor olabilirim belki ama hissediyorum. öyledir. öyle olmalı. çünkü ve zira hiçbir renk, hiçbir olgu hiçbir su beni böylesi sakinleştirmiyor. öteden beri gülümseyerek karşıladığım göbek bağımın denize atıldığı savına galiba inanmaya başladım. başka şeyler de var inandığım. ama burada söyleyecek değilim. hem ayıp, hem günah. mahremiyet denen bir şey var hem sonuçta. 
.
bayramın bu son, dördüncü ve yine yeniden sıcak gününde ne anlatıyor bu adam diyenler için işbu son cümle. sevgili bayım ve saygıdeğer hanımefendi;
siz okumayı seviyorsunuz. ben yazmayı.
.
bu belediye kafelerinin bazen en sevimsiz yanı self servis oluşları. denize nazır oturmuşsun. rüzgar hatırı sayılır derecede püfür püfür. bir fincan çayı yeni bitirmişsin. kelimeler zihninden aşağı manavgat şelalesi gibi serin serin akıyor. ve canın ikinci fincan çayı istiyor. ama önce kasada ödeme sırası sonra sabahın köründe türk kahvesi sevdalılarının peşinde çay sırası beklemeyi düşünemedim bile. zihnimde daha kasaya gitmeden yoruldum. denize baktım uzun uzun. maviye. sadece maviye..
.