sekiz milyonluk isviçre son on büyük turnuvanın dokuzuna katılırken seksen milyonluk türkiye olarak şansımız varsa katıldık. yoksa katılamadık. çünkü bir sistemimiz, planımız projemiz yoktu. hala yok!
kulüp takımlarında olduğu gibi hesabı hep bir kişiye o da genellikle teknik direktöre ve bazen başkana ödettik. dünya yetmişbeşbincisi takımı güç bela, melekler eşliğinde kahraman samet’in (şimdi istenmeyen adam) kafasıyla yenince soyunma odasından cumhurbaşkanını aradık. oynamadan tarihimizde hiç yenemediğimiz portekiz’i yendik. finalde almanya’yı hayal ettik.
akşam ise, yediden yetmiş yediye bilen bilmeyen herkes arda yine oynatılmadı.neden galatasaraylılar çoktu. beşiktaşlılar niçin yoktu. ikinci yarı ardayı al maçı kazan vs temalı konuşmalar, yorumlar yaptı.
düşündüm. türkiye’nin ekonomisini düzeltmek futbol kafasını düzeltmekten daha kolay olabilirdi. takım oyunlarında bir kişiyi süpermen, halk kahramanı ilan edip ondan medet ummak. bilemiyorum ibrahim. bilemiyorum. kırıcı sözler kullanmak istemiyorum.
garibim guss hiddink sanırım 2012 avrupa şampiyonası elemeleri için playoffta istanbul’da hırvatistan’a 3-0 kaybedilen maçtan sonra “kral çıplak” demişti. anlayamamıştık.
kısacası türkler çok yüksek duygularla oynuyor. evet bu gerekli bir şey ama sadece duygu yetmiyor “akıllı” da olmak lazım minvalinde açıklamalar yapmıştı.
son tahlilde ortayı bir türlü bulamıyoruz. ya ifrattayız ya tefritte. geçmiş ve günlük başarılarla 2008 ruhuyla, 2002 anılarıyla yaşayıp şansın ve topun bizim sevmesiyle çalışmayıp sadece konuşarak ve hamaset yaparak yeni ruhlar, yeni destanlar üretmeyi hedefliyoruz.
kolay gelsin..