“dün akşam dedim ki kendi kendime; düşünmeee. düşünmeee.”
böyle bir şarkısı hani var teoman’ın. bilirsin! ama işte hayat ne filmlerdeki ne kitaplardak olmadığı gibi şarkılardaki gibi de değil. buna çoktan karar vermiştik. mevzu zaten bu değil.
şimdi burgaz’a bakarken bu şarkı çalınca altını çizeyim istedim. aslında altını çizecek o kadar çok şey var ki bir hayat yetmez. hem hayat dediğimiz nedir ki bayım?
bir arkadaşım vardı. irili ufaklı her olaydan sonra hayat sana mesaj veriyor. buradan çıkarman bir ders var tarzı konuşmalar yapardı. inanmazdım. ama susardım. şimdi olduğu gibi.
sabahın dokuzunda balkona çıkmış hayata bakıyorum ajanslara gözümü kulağımı kapatıp. ama bir anlam çıkaramıyorum yine de. misal şu masmavi gökyüzünde ressam bob’un çizimi gibi duran bulutlar. en üstteki kuş. çatlamış dudağımdaki yara. masamdaki çay. yarısı okunmamış kitaplar. tepemden geçen uçağın uğultusu. aşağıda a ve b blok kapıcılarının sabah dedikodusu. burgazada’yı saran sis ve pus. belli belirsiz esen rüzgar. ne anlatabilir ki bana?
mesajlara inanmıyorum bayım.
işaretlere inanmıyorum.
kelimelere diyorum inanmıyorum.
sadece şarkılar.
ben artık şarkılara inanıyorum bayım.
.