şikayetname ve dilekname ve cevapsız sorular - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

şikayetname ve dilekname ve cevapsız sorular



çok fazla gürültü var. yine çok çok fazla her şey. en sakin olması gereken yerler bile. mesela bir denizin kenarı. hafta içi. sabahın on biri. bu kadar insan. bu kadar kalabalık. herkes mi öğrenci. herkes mi emekli. herkes mi İstanbul’da sevgili lamba cini? dolar ve motorin rekora koşarken bu kadar çok araç. yapış yapış trafik. kuş seslerini bastıran korna sesleri. içimin gürültüleri yetmezmiş gibi bir de bu insancıkların bağır çağır sohbetleri. üstelik kulağımda müzik varken. insanlar ya yiyorlar ya konuşuyorlar. çok konuşuyorlar.
.

hiç durmuyorlar. beni yoruyorlar. çok yoruyorlar. çekilmiyor iki gözüm. çekilmiyor. bundan kelli ve akıl-ruh sağlığım için her nerdeysen ortaya çık ya da elma dersem lütfen ama Allah’ını seversen. çık hadi çık. öyle üç şey falan da istemiyorum bak. sana söz. sana yemin. hayır hayır beceriksiz ve koltuk ihtiraslı kemal sözü değil. delikanlı sözü. tek bir istek ve sonra sen sağa ben selamet. ben muradıma sen kerevetine. ondan sonra kartları istediğin gibi dağıt. istersen piyonlarla vezirleri ayrı torbalara koy. istediğin yerden al soruları. ve sarımsağı taşköprü’den. leblebiyi de Çorum’dan. umrumda değil. ama diyorum tatile gitmeden ve dolar tl paritesi daha fazla kudurmadan bana bir görünsen. bir kredi açsan. son bir nefes köprüsü kursan diyorum. kırk yıl köleliliğe ilaveten minnettar olur, bir daha asla ve asla rahatsız etmem seni. sana söz. sana yemin yine ve yeniden. bundan böyle seni rahatsız eden -başkanının ilelebet ali koç kaldığı- Fenerli olsun. bak sana büyük yemin. ben olsam düşünürdüm. he dersen,  ben zaten sevinirim. çok sevinirim. öyle ki hayatında ilk kez tele konferansa katılan annemin bu sabah, müşteri hizmetleri onun kullandığı bana kayıtlı telefonun taahhüt şartlarını sıralarken çocukça bir sevinçle “ben de telefondayım mithad” diye bağırdığı gibi sevinirim. bir gelsen. bir görünsen ve o sihirli cümleyi söylesen. çünkü her yer kalabalık. her yer aydınlık aldatmacalı karanlık. her yer taksim değil. Trabzon hiç değil. hem zaten her yerde kar da yok. Nilüfer de yok. sahi ner’de o? yıllar evvel İstiklal’de yürürken küskün bir akşam üstü, caddelerde rüzgar şarkısını içime içime işleyerek beni ağlatan kadın ner’de şimdi? hayallerim ner’de, çocukluğum ve umarsız ilk gençliğim ner’de? hem ne çabuk geçti yıllar? ama ben daha bir şey yaşamadım ki dedirten bu hız. ateş almaya gelen acelecilik. neden yavaşlayamıyoruz? niçin bu sabırsızlık? bunca kelime neden? bu kadar soru ne için? sevgili lamba cinim.. elma diyorum artık sen anla..
.