hologramik bir çürüme hikayesiden panoramik bir film repliğine yatay geçiş - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

hologramik bir çürüme hikayesiden panoramik bir film repliğine yatay geçiş



eskiden yani bundan bir kaç vakit önce ruhum yolunu kaybetmiş de onu arıyor derdim sevgili ibrahim, en azından öyle sanırdım. ama ve lakin sadece yolunu değil umudunu da kaybetmiş ruhum. bu sabah biraz da onu anladım. balkonda oturmuş çayımı yudumlarken. geçen yılımın açık ara birinci şarkısı ‘raining in the desert’ ile bu düşünce çalındı birden aklıma.

hayır! kayıp olan sadece yol değildi. umuttu. geleceğe olan inançtı. geçen yıllardı. konuşup da yazmadıklarındı. yazıp da yapmadıklarımdı. eksik olan hayat mütemmim cüzlerimdi. insanlığımdı. bazen de kendime insafsızlığımdı. yanlış olmayı bilemememdi. hep doğruyu yapmaya çalışırken başkalarının önceliğinde ıskaladığım kendimdim kaybolan.
Oysa çok eskiden neşeli bir adamdım. şimdikinin aksine neşeli şeyler de yazardım. hem sadece izlemez, okurdum da. kendimi eylemesini bilirdim yani. çabuk pes etmezdim. beşiktaş’ın atom karıncası rıza çalımbay gibi mücadeleciydim. tereyağdan kıl çekerdim. icabında ve inadımla deveye hendek atlatırdım. ama şimdi baktığımda aynaya bir çürüme hikayesinin başrol oyuncusunu görüyorum. nazan öncel’in ‘gidelim buralardan’ şarkısını yüzlerce kez dinleyip de bir türlü gidemeyenlerin kısır döngüsünün yazarını okuyorum sırlarda. hayalleriyle şartlarının arasına sıkışmış bir adamın kâbussuz sayıklamalarını dinliyorum sanki yansımalarda. ezcümle sevgili ibrahim; buralarda gözüksem de, aslında bir uzak diyardayım. diyardayım. diyardayım. 
yine de ve ama belki de diyorum; denizli ili marketinde sevdiği müzikle dans ettiği iddia edilen ablanın (ben asrın fahiş zamlarına yoruyorum) halet-i ruhiyesiyle benimkini ayıranın çok ince bir çizgi olduğunu bilmek beni biraz olsun rahatlatan. yazdıran. uzaktan burgazada’nın ardında aheste yol alan gemilerle, gökyüzünde yalnız gezen tarifeli uçakları izleten. kayıp olan umudu bulabilme ihtimali belki de. ve sırf bu yüzden belki yine anlamını bilmeden sevdiğim şu aşağıdaki şarkının kulağına asılıp onlarca kez dinliyorum tekrar ve tekrar. hakeza filmlerin altını çizdiğim repliklerine gerçek hayatta karşılık ayırıyorum tek düzen hesap planına inat. hal böyleyken ve misal bu sabah röntgen sırasında hemen önümde kısa bir süre oflayıp pufladıktan sonra can ciğer kuzu sarması olan ve nerdeyse bütün hayat hikayelerini birbirilerine anlatan abilere bakıp dün akşamki corsage (2022) filminde altını çizdiğim replikleri dillendirdim sessizce ve sinsice.

kimse, kimseyi sevmiyor. herkesin gözü karşısındakinden ne alacağında. bizi değil, olmak istediğimiz kişiyi seviyorlar.”

sonra işte, röntgen sonucunu göstermek için doktorun kapısında bekleyen kalabalıkta izzet abiyle sohbet ederken buldum kendimi. sıranın ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadım! 
.