bazı şeyler : 211- 220 hazirandır, yalnızlık gibi aşkın ortasındadır* - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler : 211- 220 hazirandır, yalnızlık gibi aşkın ortasındadır*

güzel bir sabah filminden


211- bazen / 11 haziran: bazen hayat; ilk düğmesi yanlış iliklenmiş gömleği giymek gibidir. tek tek düğmeleri çözmek, gömleği yeniden giymek elbette mümkündür. ama ve lakin yanlışı fark edene kadar o gömlekle yaşadıkların, kazanımların, kaybedişlerin. iyi-kötü anıların, mecburiyetlerin, korkuların, ikilemlerin, akıp giden geri alınamaz yılların var.. ezcümle yorgunluğun, başa dönmeyi zorlaştırıyor. bazen de, tüm bu koşturmacanın, çabalamanın bir şeylerin ardından gitmenin beyhude olduğu hissine kapılıyorum. sanki kaybedilmiş bir savaşı sürdürme gayretindeyim.   
.

212-topuk dikeni / 12 haziran: sekiz buçuk yıldır topuğumda yuvalanan şer güçleri topuk dikeni değilmiş şükür. doktorumun demesine göre ödemmiş. biraz egzersizle ama en çok da üzerine binen yükün azaltılmasıyla yani bir miktar kilo verilmesiyle geçebilirmiş. bunu duymamış gibi hastane çıkışı koşarak pastaneye gittim. hem bozuk olmadığı için geçen haftadan kalan borcumu ödedim. hem bir miktar hamur işi aldım. sonra bu son dedim. bu son..
..
213-kamu spotu / 12 haziran: eve dönüş yolunda dershane önüne oturmuş sigara tüttüren gençlere laf atasım tuttu. gülerek; "çekin çekin bak alım, genç yaşta ciğerlerinizi zehirle dolduruyorsunuz” dedim. önce bir şaşırdılar güldüğümü görünce onlar da güldüler sadece. böyle olunca bir kamu spotu etkisi olmadı tabi.
.
214-stiv makkürim, ara gülerim / 13 haziran : işsizlik adama her şeyi yaptırıyor. boyundan büyük işlere kalkıştırıyor. 6 aydır bazen solo bazen koro takıldığım fotoğraf sanatında buldumcuk oldum. her yere girip çıkıyorum. son olarak stok fotoğrafçılığına dadandım. ilk dört fotoğrafım ret yiyince "ben böyle aşkın azabını severim lan" dedim önce. tam kendimi ve siteyi yakmak üzereyken arnavut inadım imdadıma yetişti. üj bej foto daha yolla dedi. yolladım. kabul edildi. ama şu kesin adamların standartları yok. muhtemel çok farklı editörler bakıyor fotoğraflara. neyse dillerini ve huylarını öğrenene kadar bu şekilde itişip kakışacağız. bıkana dek yüklemeye devam.
.
215-kehanet / 14 haziran : rezzzan kiraz’ın kehanetinden haberim yoktu. “ya fener şampiyon olacak ya Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olacak. ikisi aynı anda zinhar olamaz” demiş. aslında bir bakıma çıktı kehaneti. ikisi de bir şey olamadı. ikinci tur seçiminden sonra bir f.bahçeli arkadaşım yarı şaka yarı ciddi şampiyonluk kutlamasına girişti 5 puan geriden. olamadılar elbet. neyse ve ama; herkes gibi ben de chp ile f.bahçe’nin göbeğinin bir kesildiğine inanıyorum! dolayısıyla ülkenin gördüğü en büyük iki kaybedeni; kılıçdaroğlu ve ali koç. 
geçmiş gün işte; f.bahçe 9 yol sonra ilk kupasını aldı futbolda. kılıçdaroğlu nun belediye seçimi kazanması gibi bir şey bu dedim fenerli arkadaşıma. ama istanbul değil bursa ya da mersin belediyesi. önce küfür etti sonra güldü bana arkadaşım.. öyle yani.
.
216-perfüme / 15 haziran: bir parfüm var adını bilmiyorum. kadın katılımcılar geliyor kokusu. çok keskin çok ağır. marmarayla metroda en çok. zevkinize karışamam elbette ama yalvarırım az sıkın şunu herzeyi. şişenin hepsini boca etmeyin üzerinize. yalvarırım. ne olur! sadece burun kanallarım pert olsa iyi. ama beynim de hasar alıyor, geçici körlük yaşıyorum. bakın o derece.
.
217-güzel blog isimleri / 15 haziran: yeni bir blog açma arefesinde akla gelen tüm güzel ve yaratıcı isimlerin alınmış olması. eyvallah. zaman mekan hız. ama ve lakin itirazım bu caĞnım blogların ortak özelliği üç beş hadi bilemedin yirmi beş yazıdan sonra terkedilmesi. adeta metruk bina gibi ortada kalması hatta cami avlusuna bırakılmış bebe gibi kaderine terk edilmesi. yapmayın. bakın, ben çok üzülüyorum.
.
218-kardeş blog / 16 haziran: bir saffet emre tonguç, bir rotasız seyyah bir şoray uzun yolda değilsek de bu fotoğraf kursu hikayesine gezmediğim yerleri gezip görmediğim yerleri görünce görmemişin oğlu hesabı bir foto-gezi blogu mu açsam oldum dün akşamüstü beşi çeyrek geçe. açıkçası bir çok blog gibi bunun da bir heves olup yukarıda eleştirdiğim blogların durumuna düşmesinden endişe ediyorum. ağırdan alıyorum. bir yandan da bloga isim arıyorum falan. sanırım bi'lodos ve bi kayıktan fazlası gerekecek.
son tahlilde dostlar, sevgili romalılar; şayet olursa sağ yanda zaten bizimkiler'in altında görürsünüz yeni blogu. olmazsa da oturur çay içeriz.
.
219 - el ninYo / 16 haziran : iki gündür yaşadığımız nem ve sıcak kaynaklı bunaltı emre altuğ şarkısını anımsatıyor. sıcak, daha da sıcak olacak. geçen haziran hiç böyle değildi. ona aldandık. tatil planlarını temmuza kurduk ama nasıl olacak ibrahim. nasıl? iki gündür yalova ççınarcık görüş açımdan çıktı. sanki hiç olmamışlar gibi. puslu bir beyaz. sadece burgazada’nın burnu seyir hattında. ne bir gemi ne bir tekne yok. düşün martılar bile grevde.sokaktan kimseler geçmiyor. allah'ın sıcağı ve bir ben kalmışım gibi dünyada. yaprak kımıldamıyor.
.
220- güzel bir sabah yada un beau matin (2022) : mubi ilk reklamını yapıp afişini gördüğümde doğrusu lea seydoux'u görünce hemen izlenecekler listesine aldım. sonra her gün instagramda mubi'nin filmle ilgili reklamını görünce gece rüyalarıma bile girdi. ve az evvel izledim. fazla beklentiye girmişim. biraz hayal kırıklığı. tabi filmin temposu, işlenişi falan. yoksa  lea bildiğimiz güzel lea. ve ahh sandra!. gözyaşlarına kıyamadığımız. 
yönetmen belki de onun gözünden görmemizi istedi yaşadıklarını. babası-sevgilisi ve kızıyla olan ilişkilerinde tutunmaya çalıştığı hayatına bizi de dahil etmeye çalıştı. başka türlüsü nasıl olurdu bilemem ama o kadar gürültüye gürül gürül akan bir film bekliyor insan. yalan yok şimdi ve ama işte; alttan alta insanın içine işleyen bir insanlık hikayesi-dramını da çaktırmadan hem yüzümüze hem kalbimize aşk ediyor yönetmen hanımefendi.
.
* haydar ergülen - haziran
.