205-tasarruf : oldukça rağbet gören bir lokantanın tuvaletinde tasarrufun bokunu çıkarmışlar. içeriye üç dört adım atar atmaz kapanıyor ışıklar. sonrasında karanlıkta tuhaf pandomim hareketleri yapmak zorunda kalıyorsunuz. ama ayarı az salın muhterem. malumunuz sadece israf değil hasislikte hoş görülmez dinimizde. salın az!
.
206-kalp kalp : geçmiş gün annemle oturmuş haberleri izliyoruz. şimdilik farkında değil ama tüm yandaş kanalları arkalara, muhalifleri öne aldım. gerçi çok ayırt etmiyor. yandaş muhalif hepsini izliyor. hatta "portakal vardı bir tane çıkmıyor artık?” diye sordu.
başka kanala geçti o. ama o tv kanalı senin tüplü televizyonda çıkmıyor. yenisini alırsak çıkar belki dedim.
başka kanala geçti o. ama o tv kanalı senin tüplü televizyonda çıkmıyor. yenisini alırsak çıkar belki dedim.
"amaaan oğlum, ne yapacaksın yetiyor bunlar" dedi.
fakat o da ortaya konulan, mecbur bırakıldığımız adaylardan şikayetçi. hepsini milletten önce kendi şahsi ikbalini düşünüyor diyor. ama ve yine de takip ediyor. iktidarı da muhalefeti de. bir ara ; "kılıçdaroğlu diyor şöyle şöyle bir şeyler yapıyor" dedi. baktım kalp işaretini mansur yavaş’tan daha güzel yapıyor.
.
207-düğün dernek: yapma diyemezsin. desen de zaten anlamaz. insanoğlu çünkü tecrübe etmeden bir olguyu kavramaz, kavramak istemez. ben de öyleydim. başkalarının sözleriyle değil kendi eylemlerimle hareket ettim. gördük ebemizinkini!
son tahlilde seçimmiş, krizmiş, umutsuzlukmuş, yolun sonu gözükmüyormuş dinlemiyor genç ve her daim genç hissedenler. koca binaların, çok katlı sitelerin arasında davul zurna bazen de bando takımıyla hafta sonu keyfimize sirke döküyorlar. hadi tutmayalım kendimizi bu demokrat ve özgür dünyada “kafamızı sikiyorlar” ibrahim. mayıstan eylüle her hafta sonu halay mı çekilir a.k.
son tahlilde seçimmiş, krizmiş, umutsuzlukmuş, yolun sonu gözükmüyormuş dinlemiyor genç ve her daim genç hissedenler. koca binaların, çok katlı sitelerin arasında davul zurna bazen de bando takımıyla hafta sonu keyfimize sirke döküyorlar. hadi tutmayalım kendimizi bu demokrat ve özgür dünyada “kafamızı sikiyorlar” ibrahim. mayıstan eylüle her hafta sonu halay mı çekilir a.k.
.
208-bir dizi, bir film: killing eve adında bir diziye başladım. elbette bir bron-broen ya da bir forbrydelsen değil ama ve yine de manyak bir dizi. her gün bir bölüm izliyorum ufak ufak. kimden yana olacağıma karar veremiyorum. ajan eve’den yana mı yoksa psikopat oksana’dan mı yana olsam? bilemiyorum. gel gitler içindeyim..
.
.
dün de yersiz yurtsuz (1985) filmini izledim mubi’de. Özgür kız mona’nın Fransız illerinde ölümünü ve ölümünden önceki anlarını yolda karşılaştıklarının gözünden anlatan sondan başa ve sonra tekrar sona giden değişik bir film.
bir köyde karşılaştığı, çiftçilik yapan felsefe profesörü mona’ya söyle der;
“mutlak özgürlük, mutlak yalnızlık getirir. ve öyle bir an gelir ki bu şekilde devam edersen yüküm olur kendini de bitirirsin.”
bu söze kulak vermez burnunun dikine ve makus talihine gider bizim özgür kız.
filmi sevdim. yönetmeni Agnes varda’nın cleo beşten yediye diye başka bir filmi daha var. belki diyorum onu da izlerim..
.
209-çukur : tahminim odur ki hepimizin ya da kahir ekserimizin, hayatımızda ters giden her şey için suçladığı, sorumlu tuttuğu bir obje vardır. bu kimileri için bir kişi olabileceği gibi kimileri için bir kurum (mesela işyeri) hatta devlet olabilir. başımıza gelen münasebetsiz tüm şeylerin temelinde dolaylı ya da doğrudan bunlar vardır.
aslında içten içe tüm bunlarının sebebinin kendimiz olduğunu biliriz de itiraf edemeyiz. sorumluluk alıp kendim ettim kendim buldum seçeneğini kabul edersek çünkü elimizdeki "mantıklı" tek tutamaktan mahrum olacağımızı biliriz. kimi devletlerin beceriksizliğini örtmek için mesela dış güçler masalını uydurduğu gibi her birimiz kendi dış güçlerimizi yaratarak kafamızı hatta bedenimizi bir çukura sokup ölene kadar da onunla didişip durur ve kendimizi yer bitiririz!
209-çukur : tahminim odur ki hepimizin ya da kahir ekserimizin, hayatımızda ters giden her şey için suçladığı, sorumlu tuttuğu bir obje vardır. bu kimileri için bir kişi olabileceği gibi kimileri için bir kurum (mesela işyeri) hatta devlet olabilir. başımıza gelen münasebetsiz tüm şeylerin temelinde dolaylı ya da doğrudan bunlar vardır.
aslında içten içe tüm bunlarının sebebinin kendimiz olduğunu biliriz de itiraf edemeyiz. sorumluluk alıp kendim ettim kendim buldum seçeneğini kabul edersek çünkü elimizdeki "mantıklı" tek tutamaktan mahrum olacağımızı biliriz. kimi devletlerin beceriksizliğini örtmek için mesela dış güçler masalını uydurduğu gibi her birimiz kendi dış güçlerimizi yaratarak kafamızı hatta bedenimizi bir çukura sokup ölene kadar da onunla didişip durur ve kendimizi yer bitiririz!
.
210-matrix : ismi lazım değil bir bakan türkiye'de ekonomik kriz yok demiş. gülmeyin. adam haklı! aslında biz de yoĞuz. matrixteyiz. yahut lost adasının doktoru jack'in rüyasındayız. o yüzden sıkmayın canınızı. ciddiye almayın hiç bir şeyi ve hiç kimseyi. üzmeye, üzülmeye değmez.
değmez hiç bir şeye...
değmez aşklara değmez, yaşlara değmez!
değmez aşklara değmez, yaşlara değmez!
.