altıyı beş geçiyor saat. ve kafamda kelimeler kıyasıya cenk ediyorlar.
acaba uyuyamadığı için mi bunca düşünce zihnine üşüşüyor insanın yoksa çok düşündüğü için mi uyuyamıyor?
kafka'nın samsa'sı gibi yatakta bir vakit debelendikten sonra savaşmayı bırakıyorum uykuyla. gözlerimi beyaz badanalı tavana, kulaklarımı sokaktan gelen seslere dikiyorum. ve öylece bekliyorum.
oysa tüm alanlarda yenilgiyi böyle sükunetle karşılasa ya insan.
mümkün mü?
bazen tüm bu koşturmacanın, hep yeni bir hayalin, bunca dünya telaşının peşinden seyirtmeyi beyhûde buluyorum. sanki çoktan kaybedilmiş bir savaşı sürdürmeye çalışıyor gibi hissediyorum. nehrin yönünü değiştirmeye çalışmak yerine o nehre ve akıntıya kendini bırakabilmeli insan diye dertleniyorum. lakin bırakamıyorum.
,