bütün saadetler mümkün müdür? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bütün saadetler mümkün müdür?




vakit sahurdan günün aydınlık saatlerine ağır ağır ilerken bir iyilik hali hiç kimseye sormadan gelip oturdu içime. hani ansızın kalbe dolan sonra aynı hızla kaybolan sebepsiz sevinç hali gibi biraz. ama bu iyilik hali hemen gitmedi. gözlerim kapanana kadar benimle kaldı. 
hani nasıl anlatsam? 
her daim kalbinde olanın zihninde dolaştığını bilme hali, telepatik yahut bir tür ruhsal iletişim gibi. geçmişle gelecek arasına sıkışıp kalmış ruhunun özgür kalması gibi. sadece o mutlu ve kutsi anda ama aslında zamansız ve mekânsız bir düzlemde salınır gibi dolaşması diyorum. ben onu düşünürken onun da beni düşündüğünü düşünmenin iyi hali biraz da. geçen hafta izlediğim bir filmi hatırıma getirdi.
..
bazı filmler böyledir. tadını hiç unutamadığın ve hatta günler sonra da aldığın çok iyi demlenmiş çay etkisi bırakır bende. geçen çarşamba gecesi yarısında denk gelip izlemeye başladığım bütün saadetler mümkündür(2017) filminin etkisini ve tortuları yeni yeni oturdu bünyeme. ertesi gün ablamda da tekrar gösterilen filme denk gelince baştan sona yeniden izledim. sevdiğim dizilerden tanıdık isimler usul usul sürüklüyordu filmi. yeditepe istanbul'un deli dolu ömer'i bilge sahaf rolünde, yedi güzel adam'ın nuri pakdil'i dünyadaki rotasını arayan erasmus öğrencisini canlandırırken ikinci bahar'ın zülfikar suruç'u yine huysuz bir ihtiyara can veriyordu.
yönetmen selman kılıçaslan sıradan insanların sıradan gözüken hayatlarını kameraya aktarırken sanki bizim içine hapsolduğumuz, belli bir rutine sıkışmış hayatımıza ayna tutuyordu. ve bilge sahafın ağzından şunları söylüyordu;
"dünya meşakkatli bir yerdir. varsa eğer bir saadet bunu kabul etmektir."
.
oysa bu çarşamba sabahı. marmaray derler on vagonlu bir trendeydim. üsküdar'a doğru gidiyordum. gönül isterdi ki kars'a gidelim. o çok methedilen doğu ekspresinin tadına varalım. afrodit'in elinden salkım salkım üzüm yemiş gibi olalım. en çılgın hayallerimizi kalbimizden daha temiz olan karlar üzerinde pratiğe dökelim. lakin işte hayat ne kitaplardaki ne de filmlerdeki gibi değil. hayallerdeki gibi hiç değil. 
biliyorsun. 
biliyoruz. 
bilmediğimiz, bir türlü anlamlandıramadığımız ; tüm bu datalara rağmen bu inat niye? 
yıllar süren bu uykusuzluk niçin? 
peki cümleleri hep böyle tecahül-i ariften geçirmek ve istediğimiz zaviyeden başlayamadığımız hayata istemediğimiz sorulardan tutunma çabası neden?
şimdi kalkmış bütün saadetler mümkün diyorsun.
nasıl?