34 - both sides of the blade (2022) - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

34 - both sides of the blade (2022)


sinemada kaçırdığım filmi mubi'de yakaladım bu akşam.

bir yanda güzeller güzeli sara hanım (juliette binoche) öte yanda karizma jean abi.(vincent lindon). birbirlerine deliler gibi aşıklar. kışın ortasında canımızı çektirecek güzellikte, kimselerin olmadığı bir kumsalda bir deniz tatili ve sonrasında döndükleri evlerinde de bitmeyen bir sevgi kumkuması halleri. ki bunun bir balayı dönüşü olmadığını, yıllardır süregelen, eskimeyen bir sevgi yumağı olduğunu gözümüze ve kulağımıza sokuyor yönetmen.
lakin, anadolu çocuğuz, yer miyiz?
yemiyoruz.
çünkü ve zira, sıkıntı yoksa kesin bir sıkıntı vardır. en iyi biz biliyoruz! daha dikkatle izliyoruz sonraki sahneleri..
ki çok uzak değil o sahne de.

françois diye bir adam çıkıyor ortaya. adam tam bir fırlama! rolünü mü çok iyi yapıyor yoksa özellikle mi bulmuşlar bilmem. bildiğin yavşak! ama işte gönül bu oto da boka da konuyor. bizim sara hanım da zamanında çok sevmiş. öyle sevmiş. çok aşıkmış. ama belli etmiyor ilkin körkütük jean abiye vurgun gözüküyor mon amour mon amour diye sevişirlerken. fakat bu francois, jean abinin de eski kankası çıkmaz mı? hadi bakalım, buyrun buradan yakalım. 
al sana fransız yapımı "bizim büyük çaresizliğimiz".
ya da arkadaşımın aşkısın.
yahut nikah masası.
boşlukları artık sen istediğin şekilde doldur.
bak şimdi filmin adından mütevelit bir de sezen aksu şarkısı çağrışım yaptı; keskin bıçak.
kendimden kaçak. yarim keskin bıçak. nerde bende o yürek. yardan cayacak.
hem nalına. hem mıhına. sezen'in şarkısı tam bu filme göre.
neyse uzatmayalım efendim.
sara bir gün işyerinin önünde eski aşkı francois'i uzaktan görünce tüm devreleri yanar. yangın dedektörü çalışır. paris itfaiyesi yetemez bu yangına. o derece.
peki ama jean abi ne olacak?
aha selvi boylum al yazmalım ikilemi. al sana bir benzetme daha.
sevgi neydi? emek neydi sara hanım?
hatta hanımefendi daha önce hiç söylemediği bir anısını anlatır bir gece jean abiye. ki hala fırlama francois ile çıkarken birlikte gittikleri bir parti dönüşünü anlatıyor. bu françois çok odundu diyor. ama sen adam gibi adamdın. o zaman sana teşne oldum. seni kıskandım falan diyor. zaten sonradan anladığımıza göre francois bırakıp gitmiş hanımımızı. jean'in araya girmişliği de yok. galiba omuz olmuş sara depresyona girince. detayları çok bilmiyoruz. belki de fırlama francois'den intikam için birlikte oldu jean abiyle. onu da bilmiyoruz. bildiğimiz içinde hep françois varken yanında da jean abi..
uzatmayalım.
film bu ya, jean abinin de işleri iyi değil. neden olduğunu bilmediğimiz sebepten hapse girip çıkıyor. on yıl. eski karısı başka ülkede. liseli ergen oğlu 3 saatlik uzakta annesinin yanında. sonra işte fırlama francois jean abiye ortak iş teklif ediyor. jean abi aslında o vakit bıçağın her iki keskin yanını görüyor.
bir yanda hanımın eski sevgilisi, bir yanda işsizliği. fırtınayı hissediyor. düzenli işi yok. hanımın kredi kartına muhtaç. öte yanda hanımın ex aşkı. illaki bir yerde kesişecekler. kesişiyorlar. bundan sonra zaten olaylar olaylar..

ama hakkını verelim juliette hanım her vakit olduğu gibi rolünü yine şahane oynuyor. heyecanı. tutkusu. gerilimi. korkusu. siniri. aşka boyun eğişi. pişmanlığı. farkındalığı. kararsızlığı. huzursuzluğu. kendini kaybedişi. depresifliği falan ne kadar sıfat varsa hepsinin hakkını veriyor. hatta bir ara juliette hayranlığımdan vazgeçecektim bu kadar mı sahici oynanır? ha tabi bunlar juliette hanım içindi. histerik ve nevrotik davranan sara hanım karşısında jean abiden yana olduğumuzu söylememize gerek yok sanırım. zaten sonunda da hem yardan hem serden oluyor sara hanım.  finaldeki telefon sahnesi de ayrı bir ironi oluyor. ve yine finaldeki müzik. lan ben ne izledim şimdi diye düşünürken. filmi sevdiğinizi anlıyorsunuz çalan müzikle.. 

yakın plan çekimler. çatışma sahneleri falan. bir ara koltukta gerildiğimi hissettim. jean abi ha şimdi vurdu ha şimdi vuracak zumzuğu diye tedirgin oldum. neyse ki fransızlar kibar, medeni adamlar! öfkeyi tadında bırakıp 2 saat sonra hadi konuşalım diyebiliyorlar! jean abi ihanete olan öfkesini kusup rahatladıktan bir kaç gün sonra kırılan kalbi ve gurunu koltuğunun altına  alıp "seni seviyoom tülay", eğer istersen buradayım yok istemezsen alır başımı giderim diyor. mutluluğun mutluluğumdur draftı çekiyor. 

son tahlilde; genelde bir erkek iki kadın arasında anlatılan üçlü aşk çıkmazı ya da meksika açmazını  bu kez bir kadın iki adam cephesinden ele alınmış. ama asıl meselesi bu değildi zannımca filmin.
jean abi, ergen oğluna kişilikten, benlikten birey olmanın faziletlerinden bahsederken öte yanda bizim görmediğimiz bilmediğimiz ancak büyük çatışmada duyduğumuz kadarıyla sara hanım da nefessiz kalmış ilişki boyunca, jean abiyi kontrolcülükle suçluyor vs. ilişki boyunca kendi olamadığından bahsediyor. bir anlamda özgür olmak, tutsak hissetmemek adına kişilik mücadelesi veriyor sonuçlarına katlanmayı göze alıp.
peki o zaman özgürlük neydi?
sevgi kimdi? emek kimin elindeydi?
özgürlüğün bir sınırı ve sonu var mıydı? varsa o sınırı kim, nasıl çizecekti?
sahi, başkalarının özgürlüğünün başladığı yerdi değil mi?

.
filmin şarkısı : tindersticks - both sides of the blade