35-bir cumartesi hikayesi - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

35-bir cumartesi hikayesi




sevgili jonas'a
muhalefet edip yine sabahın köründe cumartesi alışverişine çıktım. soğuktu. ama yağış yoktu. market dönüşü yağmura yakalandım. önce sulu kara, sonra kara dönecek gibi yağıyordu. şimdi emektar sarı koltuğumda kahve içerken hayal otel'i bitirmeye çalışıyorum. lakin dikkatim o kadar dağınık ki. 


bir yandan penceremden geçen kuşlara takılıyorum. bir yandan rüzgarın kuvvetini yazdan kalan sinekliğin sarsıntısından anlamaya çalışıyorum. sanki insanlığın bütün sorunlarını çözecekmiş gibi bu sene geç kalan istanbul karını bekliyoruz. gerçek beklentimizi derinlere iterek. asıl özleneni, hiç gelmeyecekmiş gibi duranı yok sayarak. işi-gücü, okumayı bıraktık. beyaz mucizenin gelmesini bekliyoruz. düşünceler arasında ayrım yapıyoruz. belki gerçekten istediklerimiz arasında da. pozitif ya da negatif. gizli bir şartlanma hali.
misal benim en çok yaptığım gibi;
"benden adam olmaz ibrahim. bu işi kıvıramam yahut eller ne der gibi."
ihtiyacımız olan halbuki, biraz şefkat. biraz samimi destek. en acılısından bir kaç dost tavsiyesi.
olur ya da olmaz.
 
hayal otel diyordum. baştan çok sevdim aslında kitabı. kendi gizli hayalimle kesiştiği için belki. su gibi içerim ben bunu dedim. 92 sayfalık incecik bir novellaydı. oysa üç yüz sayfalık şanzelize düğün salonu'na ondan sonra başlayıp ondan evvel bitirdim.
bugün. 79.sayfada bir şey oldu. çok biliyorum ya. bir cümlede yapılmaması gereken bir hata beni başka yerlere fırlattı anında. nasıl olmuşsa yazarın ve editörlerin gözünden kaçmış. minik bir hata. ölümcül değil. mazur görülebilir.  oradan işte kendi amatör yazın hayatıma döndüm. içime baktım.
belki tembelliğimden ve zordan, disiplinden kaçtığımdan blogdan hikaye dosyası çıkarmayı yahut yıllar evvel blog okurlarımdan bir ikisinin dediği gibi novella yazmanın imkansız olduğunu hatta bana göre olmadığını dahası bunu gerçekten istemediğimi kendi kendime empoze ettiğimi fark ettim.

dünya için hiç benim için büyük bir aydınlanma sayılırdı. daha geçenlerde bir öykü kitabı yayımlanan ve kitap konusunda her daim teşvik edici olan değerli bir büyüğüme yazdım hemen o gazla. biliyordum, bana kalsa bir arpa boyu yol gidemem. öte yandan, ara ara yoklayan bu hevesi sıkıca yakalayıp bırakmamam lazım geldiğini de biliyorum. maalesef ki çay ve ara gazla çalışan bir bünyem var. 

o yüzden sevgili dostlar, romalılar, beni sevenler, haz etmeyenler, küsenler, küstüklerim, devrik cümlelerini toplasam fizan'a yol olur diyenler, pırasayı sevmeyenler, kar kış deniz kenarında oturmaya bayılanlar, sinemanın büyüsüne inanlar, her gün en az bir saat okumadan uyuyamıyorum diyenler, çizgilere basmadan yürüyenler, dünyayı portakal kokusu kurtaracak diyenler, ilkokulda sevdiceğinin yanında kalem açma bahanesiyle köşede dikilenler, göksel dinlemeyi sevenler "mithad kulunuz" kutlu bir yola çıkmaya karar verdi. bu konuda biraz teşviğe, biraz gaza ve motorine ihtiyacı var. siz de az çok demeden boş geçmeyin. doksan dokuz üç sıfıra seninleyiz destek mesajlarınızı gönderin. yolladığınız her mesaj birer devrik cümle olarak geri dönüşecektir. hani belki diyorum basılı bir kitap olabilir bunun sonunda. neden olmasın?
hadi bakalım.
.