sevgili kendim merhaba,
sen bu mektubu okuduğunda umarım sağlıklı, huzurlu ve hayatta halletmen gereken şeylerin üstesinden gelmiş, hayallerimizden en azından bir veya bir kaçını gerçekleştirmiş ve ayaklarını denize uzatmış, sırtını ormana dayamış olursun inşallah.
tabi ve elbet bu mektubu yazarken şairin yaş otuz beş yolun yarısı gafletine düşmek istemem. zira ve mevlâm, her dem en iyisini bilir. biz fakirler sadece dua ve umut ederiz.
dolayısı ile, -hatırlarsın- lisedeki kimya hocamızın çok sık deyişiyle normal şartlar altında; eğer küresel ısınmadan mütevellit dünya sular altında kalmaz, beklenen istanbul depremi gerçekleşmez, yeni bir pandemi icat edilmez, kafamıza saksı düşmez ya da biz kapağı açık unutulmuş rögar çukuruna düşmez yahut hiç iyi davranmadığımız sokaktaki hayvanlar birleşip intikam peşine düşmezlerse, yukarıda bahsettiğim ve benim ilk beş hayalimde yer alan yeşille mavinin dans edip fırtınalı günlerde öpüştüğü yere inşa ettiğin ağaç evinde okursun bu mektubu. ve şansımız varsa yanında da pulsuz mektupların sahibesi olur inşallah. yoksa da ben o şansın zaten ağzına..
neyse ağzımızı bozmayalım..
neyse ağzımızı bozmayalım..
mektubumuza ve günümüze odaklanalım.
bugün on bir aralık.
dışarıda başladığı gibi sıfır sıfır biten meksika polonya maçı gibi meymenetsiz bir hava var. lodos da var. hava sıcak ama acayip kasvetli ve karanlık. üstelik pazar. bilirsin pazar günleriyle aram hiç iyi değildir. sorsan o da beni sevmez. ama ve umuyorum ki çok geçmeden bu sendromu aşmış oluruz!
dışarıda başladığı gibi sıfır sıfır biten meksika polonya maçı gibi meymenetsiz bir hava var. lodos da var. hava sıcak ama acayip kasvetli ve karanlık. üstelik pazar. bilirsin pazar günleriyle aram hiç iyi değildir. sorsan o da beni sevmez. ama ve umuyorum ki çok geçmeden bu sendromu aşmış oluruz!
girdiğime pişman olduğum üç dört günlük bir eğitimdeyim şu an. bu yaşıma geldim hala eğitimlerde sürünüyorum görüyorsun.
niçin?
sen ayaklarını denize uzatıp okyanus meltemleriyle serinleyesin diye. umarım bu kıyağımı unutmazsın.
neyse dağılmayalım, eğitim diyordum.
ehliyetimiz var ama yine de devlet baba diyor ki; senede şu kadar kredi almazsan o ehliyeti kullandırmam sana. benim onayladığım yerlere para yatırırsan onlar da sana power point sunumlarından bir takım okumalar yapacaklar. sen yeter ki bilgisayarını açık tut. ister mektup yaz. ister film izle. ben de işte bir kulağım sunumda bir gözüm sende yazıyorum.
niçin?
sen ayaklarını denize uzatıp okyanus meltemleriyle serinleyesin diye. umarım bu kıyağımı unutmazsın.
neyse dağılmayalım, eğitim diyordum.
ehliyetimiz var ama yine de devlet baba diyor ki; senede şu kadar kredi almazsan o ehliyeti kullandırmam sana. benim onayladığım yerlere para yatırırsan onlar da sana power point sunumlarından bir takım okumalar yapacaklar. sen yeter ki bilgisayarını açık tut. ister mektup yaz. ister film izle. ben de işte bir kulağım sunumda bir gözüm sende yazıyorum.
birazdan ders bitecek. her gün aksatmadan yaptığım yürüyüşüme çıkacağım. hedefim günde on bin adım ama ortalama 7-8 binde kalıyorum. hep bir bahanem, hep bir meşguliyetim oluyor. bir aydır böyle bu durum. eskiden yani bir ay önce tam gün mesai yaparken zamanla ve yapacaklarımla sıkıntım olmuyordu. ne zaman ki haftada bir iki güne düştüm. şimdi her yanım, her şeyim eksik gibi. bu çok zamanımı diyoru; efektif kullanamıyor gibiyim. yetişemiyorum hiç bir şeye. oysa yıllardır planlılığım ve titizliğimde salınırdım ortalıklarda. şimdi kendimi tanıyamıyorum. ama geçici bir durum olmasını ümit ediyorum. masa takvimlerine, ajandalara notlar alıyorum. yetmiyor gece üçte uyanıp telefonun not defterine yazıyorum. çünkü projelerim var. hayallerim ve isteklerim var.
hepsinin bir anda olmayacağını da biliyorum. ben gerekeni yapıp tedbirimi alayım da tevekkül allah'tan. neyse ki sabah erken saatlerde motivasyonumu buluyorum. bir de işte buna disiplini eklersem bu iş olacak gibi duruyor. olmazsa da ölecek halimiz yok.
oldu oldu, olmadı çay demler içerim.
bilirsin.
hayattaki mottomuz ve hayati sıvımız; 42 numara tirebolu çayı. ilhami ağbi (algör) sağ olsun. eskiden çay diye ne içiyormuşuz biz öyle.
aksi gibi doktorum çayı ve kahveyi azaltmamı söyledi. kahve neyse de çay sıkıntı. büyük sıkıntı. umarım çaydan vazgeçmek zorunda kalmamışsındır ilerleyen yıllarda ve yaşında. hayatta çünkü ikamesi olmayan tek zevkim çay.
bunu da biliyorsun!
alışkanlıklarından zor da olsa geçebilir de insan yaşamsal sıvısından nasıl geçer onu bilmiyorum. misal terk edemediğim bir alışkanlığım da okunması gereken onlarca kitabım varken biri bir kitap tavsiye etmeye görsün yeni açılan avm indirimine koşan kalabalık gibi koştur koştur o kitabı alıyorum. çok beğenirsem iki günde bitiriyorum. sıkıntılıysa sergei bubka gibi üç hak tanıyorum kitaba. üç denememde de başarısız olursa bırakıyorum. aylar sonra kitaplıkta önüme düşerse ne ala! düşmezse bilemiyorum. bilemiyorum.
zaten kitapları ve dizileri üçer üçer okuyup izliyorum. hayır oburluktan değil az evvel dediğim gibi bu yetememezik ya da eksiklik hissimden dolayı. ama oturacak o da oturacak. telaşlanma. sen ağaç eve odaklan!
hepsinin bir anda olmayacağını da biliyorum. ben gerekeni yapıp tedbirimi alayım da tevekkül allah'tan. neyse ki sabah erken saatlerde motivasyonumu buluyorum. bir de işte buna disiplini eklersem bu iş olacak gibi duruyor. olmazsa da ölecek halimiz yok.
oldu oldu, olmadı çay demler içerim.
bilirsin.
hayattaki mottomuz ve hayati sıvımız; 42 numara tirebolu çayı. ilhami ağbi (algör) sağ olsun. eskiden çay diye ne içiyormuşuz biz öyle.
aksi gibi doktorum çayı ve kahveyi azaltmamı söyledi. kahve neyse de çay sıkıntı. büyük sıkıntı. umarım çaydan vazgeçmek zorunda kalmamışsındır ilerleyen yıllarda ve yaşında. hayatta çünkü ikamesi olmayan tek zevkim çay.
bunu da biliyorsun!
alışkanlıklarından zor da olsa geçebilir de insan yaşamsal sıvısından nasıl geçer onu bilmiyorum. misal terk edemediğim bir alışkanlığım da okunması gereken onlarca kitabım varken biri bir kitap tavsiye etmeye görsün yeni açılan avm indirimine koşan kalabalık gibi koştur koştur o kitabı alıyorum. çok beğenirsem iki günde bitiriyorum. sıkıntılıysa sergei bubka gibi üç hak tanıyorum kitaba. üç denememde de başarısız olursa bırakıyorum. aylar sonra kitaplıkta önüme düşerse ne ala! düşmezse bilemiyorum. bilemiyorum.
zaten kitapları ve dizileri üçer üçer okuyup izliyorum. hayır oburluktan değil az evvel dediğim gibi bu yetememezik ya da eksiklik hissimden dolayı. ama oturacak o da oturacak. telaşlanma. sen ağaç eve odaklan!
.