sabahtan beri içimden bir ses 'kapanış konuşması yap' deyip duruyor.
niye bilmem?
anı olsun diye sanırım.
üşenmedim.
baktım.
son beş yılda 2020 hariç yıl sonu ile ilgili hep yazmışım. hep bir anı bırakmışım kişisel tarihime. öğleden sonra izlemek için uğraştığım fakat ilk beş dakikasından ileri gidemediğim üç film ve bir diziden sonra pes ettim. yazmaya karar verdim. ama ne yazacağımı bilmiyorum. sanırım yeni yıl ile ilgili ilk aklıma gelenleri. ki benim aklım her zamanki gibi geçmişe, çok uzaklara gidiyor. hiç bir şeyimizin olmadığı ama hasbelkader mutlu olduğumuz o çok eskiye dayanan maziye. öyle çok spesifik bir hatıra da yok aslında. parça parça anılar, görseller. sadece o anları hatırlamanın garip bir huzuru, mutluluğu var.
misal yine böyle bir yılbaşı akşamı. hafız, ben ve fiko okuldan çıkmış karanlıkta eve doğru yürüyoruz. hafiften kar atıştırıyor. hava soğuk. rengarenk dükkanlar. ışıklar. hava buz gibi. üşümeyi sorun etmiyoruz. serserice yürüyoruz. birbirimize takılıyoruz. ne büyük ikramiye ne gece on ikideki dansöz umurumuz değil. kar çok yağsa da sabaha her yeri doldursa. tingir'in yokuşundan kızakla ya da tahta merdivenlerle kaysak. tek derdimiz bu. matematik sözlüsünden aldığımız zayıflar da umurumuzda değil. çünkü mutluyuz.
çünkü daha çocuğuz. büyümemişiz. ve dünya henüz kirlenmemiş!
.
sonra portakal kokusu. hiç unutamadığım. içeride gürül gürül yanan sobanın sıcaklığı. beş kişilik ailemizi bir arada tutuyor. sıkıntı, zorluk her dönem olduğu gibi o vakitler de var ama umutsuzluk ve kaygı yok. komşuluk var. yardımlaşma var. samimi muhabbet var. bireysellik yok denecek kadar az. fırsatçılık ve şark kurnazlığı yok. koca bir mahalle demek abartı olur belki ama bir kaç sokak bir aile gibi. her memleketten, her mezhepten insan var. ayrım yok. akıllı telefonlar, dijital hayat zaten yok. çocukluğumun yarısı avrupa, yarısı anadolu yakasında geçti. iki yakada da çok güzel insanlar vardı. güzel anılar vardı.
yılbaşlarında işte bu güzel anlar geliyor aklıma. parça parça. nota nota. her yılbaşı aynı nakaratı dinliyorum. hatta söylüyorum. geleceğe yönelik çok umutlu olmasam da mutlu oluyorum. babamı anımsıyorum. sonra kaybettiklerimi. hüzünleniyorum. beraber yaptıklarımızı. yaşadıklarımızı düşünüyorum. hüzün kıvanca bürünüyor. kıvanç, şükre. iyi ki diyorum sonra. iyi ki..
.
dr.gülcan özer de şöyle diyordu bu sabah instagramda;
"ne kadar yaşanmış hayatımız varsa, o kadar iyi yaşlanırız. ne kadar biriktirilmiş anımız varsa, o kadar iyi yaşlanırız."
son tahlilde; iyi kilerimizin, biriktirdiğimiz anıların çok olduğu, sağlık ve neşemizin yerinde olduğu güzel ve yeni yıllarımız olsun.
.