bugün tuhaf.
hava pastırma yazı. güneş hastayı yatağından çıkarıyor. beni de öyle. ağrılarına rağmen kendimi sokağa attım. ama geçtiğim her yerde senden izler. sanki kader orhan pamuk'a nispet yapar gibi yaşadığımı sandığım anılar için bostancı-kadıköy aralığında açık hava müzesi tasarlamış. ve ben onu geziyorum.
.
oysa plansız, programsız, sadece telefonumun tamiri için kadıköy'e inmek, biraz aylaklık yapmaktı amacım.
ama işte adım attığım her yerde. sıcak ağustos, güneşli aralık anıları. serin ekim hafızası. yarım kalmışlıklar. niye böyle oldular? sorular, sorular, cevapsız sorular.
.
işte şurası ilk buluşmamızdan önce tıraş olduğum suskun berber. az ötede, sana en uzun mektubumu yazdığım pastane. hatırlıyorum. otuz ağustostu.
eylül müydü yoksa?
.
ve şimdi, içinde bulunduğum marmaray treni suadiye bostancı arası artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dediğim yerde. şurası da mandalinanın yarısı bana verdiğin özgürlük parkı.
elma mıydı yoksa?
.
yıllar sonra çaya ilk kez şeker atıyorum.
yarım.
çünkü kadıköy'ün en güzel çay ve tostunu hala nazım hikmet'te yapıyorlar. evet burada da oturmuştuk. çay ve tost repertuarımızdaydı. elimizi ve ayağımızı koyacak yer bulamadığımız kapalı bir ekim günüydü. sarı zarfı açarken ki heyecanın hala gözümün önünde.
kasım mıydı yoksa?
.
dün söylemiştim; gelişine yaşayacaktım hayatı. değiştim. değişmeye çalışıyorum en azından. tutmuyorum artık eskisi gibi içimdekileri. buraya da yazıyorum işte. üzülür müyüz yoksa hüzünlü bir mutluluk bulutu mu geçer içimizden.
bilemiyorum.
ama işte düşünmeden diyorum, artık yazıyorum.
.
şurası da işte, vapurların tarifeli geliş gidişini izlediğimiz balon kafe. çayı şekersiz içmiştim. sen de sade kahve.
az şekerli miydi yoksa?
.
az zamanda ne çok anı biriktirmişiz!
yoksa hepsi tozpembe bir rüyanın parçası mıydı?
hani, istesem dolaşamam hepsini.
birazdan tıkış tıkış kalabalıkta, benim diken üstü seninse insan cıvıltısından mutlu bir şekilde oturduğumuz kahveci beyin önünden geçip sahaflara ineceğim. hani beni arkada tenha bir aralığa çağırdığın, ikimizin de aklından geçtiği halde öpüşmediğimiz sahafa bilhassa ineceğim. o aralığa girip gözlerimi kapatacağım. senin gelmeni ve beni öpmeni bekleyeceğim..
yoksa hepsi tozpembe bir rüyanın parçası mıydı?
hani, istesem dolaşamam hepsini.
birazdan tıkış tıkış kalabalıkta, benim diken üstü seninse insan cıvıltısından mutlu bir şekilde oturduğumuz kahveci beyin önünden geçip sahaflara ineceğim. hani beni arkada tenha bir aralığa çağırdığın, ikimizin de aklından geçtiği halde öpüşmediğimiz sahafa bilhassa ineceğim. o aralığa girip gözlerimi kapatacağım. senin gelmeni ve beni öpmeni bekleyeceğim..
.