98 - yeni - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

98 - yeni

 

 
siz amerikalılar nasıl diyorsunuz? 
bugün kalan hayatımın ilk günü. 
böyle yazınca, üstüne bir de hem düzden hem tersten okuyunca nasıl da fiyakalı gözüküyor değil mi sevgili viktor? 
ama değil. 
.
oysa bugün gerçekten YENİ hayatımın ilk günü. lakin farkında değilmiş gibi yine 06:30 da uyandım. pencereden baktım. karanlıktı. sokak lambasını çevrelemiş sis bulutları falan. sonra asansörleri dinledim. ikisi de harıl harıl çalışıyordu. insanlar işe gidiyordu. fakat ben işe gitmek zorunda değildim. üzerimde bir hafiflik aradım. bulamadım. sanki önceki hayatımdan daha ağırdım. uyuyamayacağımı bile bile gerisin geri yattım..
...
öğleye doğru çayı her zamankinin aksine -geçen hafta habertürk'te okuduğum üzere- kaynamış suyun üzerine koyarak demledim. balkona çıktım. tüm bedenimi yakan güneşin ardından, bulutların arasından homurdanarak geçen uçakları dinledim. biraz uzaklara gitmenin hayalini kurdum. biraz YENİ hayatımın ilk günü böyle mi olacaktı diye hayal kırıklığı yaşadım. herhangi bir plan yapmadığıma hayıflandım. sonra iyi ki plan yapmamışım dedim. kendimle gurur falan duydum. öyle ya, bugüne değin plan yaptık da ne oldu? başımız göğe mi erdi? şarkılar dile mi geldi? hasretlikler sona mı erdi? 
ne oldu?
....
akşam üstü, haftalık keşifte YENİ bir şarkı buldum. diyordu ki şarkıcı hanım; kahve ve melatonin. ne sıcak olsun ne de serinoturalım yan yana. gerisi Allah kerim.
.
tınıyı, ritmi, sesi sevdim. 
şarkıyı da alıp kısa bir yürüyüşe çıktım. bugün çünkü YENİ hayatımın ilk günü!
onca yıl sonra bu durumda bir psikologun karşısında otursaydım sanırım sorusu ne hissediyorsun olurdu.
şaşkınım. 
elim ayağım, konacak yer bulamıyor. insandan ziyade bazı hayvanları en iyi ben anlıyorum. mesela, sudan çıkmış balığı. mesela, far ışığına tutulmuş tavşanı. öyle bir tepkisizlik. öyle bir hava ve dünya boşluğu. hastayım diye işten kaytarılan mesai günleri gibi değil. bugün. burada bir de semtin pazarı. marketler müşteri kaçmasın diye YENİymiş ve büyükmüş gibi yalancı, küçük indirimler yapıyor. pazar arabalı büyüklerimiz o marketlerden dönüş yapıyorlar. sonra kediler. 
sokakta, sitede ne çok kedi var? 
bu kadar çok olduklarını YENİ görüyorum. yürümeye devam ediyorum.
üç kulaç ötemdeki semt parkında güneşli, boş bank bulmak zor. yamacındaki küçük parka iniyorum. YENİlemişler parkı. anlaşılan seneye de aday olacak belediye başkanı köşedeki bez pankarta, sizin için YENİledik diye sahte bir gülümseme eşliğinde imza atmış. nihayet az ileride güneşli boş bir bank buluyorum. lakin sevincim kısa sürüyor. on üç kelime yazdıktan sonra güneş gidiyor. büyük parkın güneş alan duvarına tünüyorum bu kez. aylak bir kedi gibi. güneş şimdi sağ şakağımda. durmuyorum. aklıma geleni yazıyorum. arada gelen geçenin telaşına izliyorum. hızları başımı döndürüyor. bir ara kendime bakıyorum. doğrusu bakamıyorum. oysa on yıllardır bu aylaklığı beklemiştim. içimde ve karşıdaki siyah Toyotanın camında gördüğüm, hala bekliyorum. zira ne yapacağımı bilmiyorum. sağı solu kurcalıyorum. şirin soysalmış melatoninci şarkıcı! spotify'da sayfasını buluyorum. hiç yapmadığım bir şeyi yapıyorum. sayfasını takip ediyorum. takip ettiğim ilk şarkıcı. öteki şarkılarını da dinlemeye başlıyorum. ama bu boşlukta hala ne yapacağımı bilmiyorum. sabahki diyalogların tekrar ediyorum. plan yapmadığım için kendime kızıyorum. sonra iyi ki yapmamışım diyorum. hayatı gelişine yaşamalıyız diyorum. hem bugüne kadar plan yaptım da ne oldu diyorum. kendimi, kendime haklı çıkarıyorum. lakin düştüğüm çukurdan çıkamıyorum. güneş kayboluyor. bir kedi yanaşıyor yanıma. pek yardım edecek gibi durmuyor. nankör çünkü. derdi az ötedeki kargalar. lise ergenler ise son iki dersi parkta geçirdikten sonra şimdi rahvan adımlarla eve gidiyorlar önümden. ben biraz daha kalacağım. çünkü artık biliyorsunuz. bugün benim YENİ hayatımın...
.