sabahları folik asit, öğlen b12, akşamları da çinko hapı içiyorum. pazartesi, çarşamba ve cumaları siyah çay, salı perşembeleri kış çayı demliyorum. yine her akşam bir iki bölüm ted lasso izlemeden evvel beşi ayrı bir yerde ve havada olan hikaye kitaplarımın birinden rastgele bir bölüm okuyorum. son tahlilde, gün mü bitiyor, ay mı geçiyor, biz mi hayattan geçiyoruz yoksa hayat mı bizim içimizden geçiyor farkında olmadan yaşıyorum bu aralar.
dün akşam işte; o hikaye kitaplarının birinden bir parça okudum. aslında beş altı bölümden oluşan incecik bir novella. orada işte ekşi ayran bölümünü okudum.*
novellamızın başkişileri, küçük kasabadan büyük umutlara kaçıp gitmek isteyen muhlis ve nurgül. hikaye de daha çok muhlis'in çevresinde gelişiyor, sarpa sarıyor falan. kasabanın ileri gelenlerinden, aynı zamanda muhlis'in baba dostu siyami, muhlisteki garipliği fark eder ve bir akşam anlatması için onu sıkıştırır. muhlis, babası gibi ketumdur. nuh der peygamber demez. derdini anlatmaz. ama baba dostunu da kırmak istemez, -hatırlayabildiğim kadarı ile- aşağıdaki ekşi ayran hikayesi ile üstü kapalı olarak derdini beyan eder.
..
" hani bazen canın çok ister de koca bir bakır yoğurdu alıp eve gelirsin. üstü hafif sararmış, kaymaklı yoğurt. yemeye kıyamazsım ama kendini de uzak tutamazsın. iştahla yersin. fakat hepsini bitiremezsin. bilirsin ki iki gün sonra ekşiyip bozulacaktır. bozulmasın diye dolaba koyarsın. ertesi gün onu bitirmek için yanına en iyi gidecek olan yemeği yapar afiyetle ve iştahla yine yersin. fakat yine bitmez. kalanını ayran yaparsın. canın çok istemediği halde ayranın yanına en çok ne yakışır diyerek akşama o yemeği yapar ayranın yanına koyarsın. ancak bu şekilde biter.
işte aşk da böyledir. görüp vurulursun. ne yapar ne eder alırsın. lakin fazla gelir. bozulmasın, kaybolmasın diye elinden ve dilinden geleni yaparsın. o ne seviyor, ne istiyorsa onu yaparsın. mayası iyiyse dolaba koymadan dört gün bile dayananı olur. ama eninde sonunda o ayranı içirir sana. işte ben o ekşi ayrandan içtim siyami amca."
..
hülasa-i kelam, ben de o ekşi ayrandan içtim a dostlar. benim siyami amcam yok. geldim size anlattım!
ha'pişman mıyım?
asla ve kat'a.
yine olsa yine içerim.
.
* ali ipek- gidelim buralardan muhlis