fare diyor. öç almak diyor. içi dışı bir insan diyor. üstün anlayış diyor. cıvık çamur yığını diyor kitabın ikinci bölümünde. bunalıyorum. daha fazla dayanamıyorum. bırak bu işleri dosto deyip masaya fırlatıyorum yeraltından notları.
içine taze limon dilimi attığım sodamdan bir yudum alıyorum. dosdoğru karşıya bakıyorum. ilk gözüme çarpan türkiye'nin kuzeyindeki girintili, dalgalı haritaya benzeyen çınarcık sırtları oluyor. neden bilmem, anında bir yolculukta hissediyorum kendimi. kâh deniz kenarında yol alan bir otobüsteyim. kâh aynı denizin kıyılarında yılan gibi kıvrılan bir trendeydim. ama kesinlikle yoldaydım. hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, yönü ve sonu belli olmayan uzun bir yol. belki kulağımdaki müziğin tesiri. belki yüzde onu bacaklarıma vuran güneşin etkisi. belki de sonbahar rüzgarının taşıdığı kokular. kırk yılda bir gelen bu hissi kaçırmamak için gözlerimi kapatıyorum hemen. şimdi yemekli vagondayım. trenin teker sesleri kulağımdaki müziğe karışıyor. ve tren küçük kasabalarda kısa molalar verdikçe küçük bir çocuk gibi heyecanlanıyorum. her istasyonda ayrı bir anı saklıyorum hafızama. kanıt olsun diye de bir fotoğraf çekiyorum. bu bazen rengarenk bir pencere oluyor. bazen elinde sigarası, yüzünde hüznüyle düşünceli bir adam. bazen gülen bir çocuk. bazen susuzluktan solmak üzere olan bir çiçek. hepsinin kendi hikayesi var mutlaka. ama ben onlara bakarak kendi, yeni hikayemi çıkarıyorum. kim bilir belki gerçek hikayeleriyle benim yazdıklarım bire bir uyuşuyordur. belki de taban taban zıttır.
bilmiyorum.
bilmiyoruz.
bilmiyorsunuz.
ama olayın güzelliği, bu bilinmezlikte zaten. hatta burayı okuyanlar benden ve gerçeğinden ayrı olarak üçüncü, dördüncü, dokuzuncu, yirmi sekizinci farklı hikayesini yazacaklar. çiçeğin, çocuğun, adamın ve rengarenk pencerenin.
tren durmuyor. hareketsiz kasabalardan, unutulmuş şehirlerden, ölgün sarı ışıkların arasından, avutulmuş umutların üzerinden geçmeye devam ediyor. her istasyon ayrı bir hikaye. farklı bir rüya benim için. aklıma takılanları telefona değil de yanımda özel olarak getirdiğim defterlere yazıyorum. üç renk defterim var. her biri dört ortalı. harita metod ve kareli.
siyah; hüzünlü ve kederli anları, anıları ve düşünceleri yazmak için.
mavi; umudu ve hayalleri yazmak için.
beyaz; sevinçli, güneşli ve güzel günleri yazmak için.
ve şu an mavi deftere yazıyorum.
biliyorsun değil mi?
.