paramparça aşklar, köpekler ve içsel sayıklamalar - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

paramparça aşklar, köpekler ve içsel sayıklamalar



nerden aklıma geldiyse
sanırım balkonda oturmuş, bulutların gidişine üzülürken zihnimde bir şey yandı apansız ve
konuyla alakasız şükrü abi dedi ki;
benim kaptan adayım mithad. çünkü; düzgün, efendi bir arkadaşımız
sıradan, ortalama iyilikte bir çocuk olmak, vasat futbol kabiliyetiyle sizi kaptan yapabiliyordu o yıllarda
ama ve zinhar mutlu etmiyordu
sabahın beşinde ve hararetle varoluşsal sorunlarını tartışan çatıdaki martılardan daha ciddiydi durumum çünkü 

hep ortalama, sıradan ve ‘iyi’ çocuktum ömrüm boyunca
sınırları aşmak haddime değildi ama ve yine de içimde bana ait olmayan bir şeyler dürtüyordu
her teşebbüsümde de ya mayınlara basıp un ufak oldum ya dikenli teller parçaladı vücudumu
her temasta mutlak bir iz kaldı!
sovyetler birliği gibi paramparça ve köpek gibi pişman oldum
ama aşık olamadım bir türlü
ekmel beye* göre çünkü; hamurunda yoksa bir insanın zorla güzellik de aşk da olmuyordu
sadece mış miş gibi yapabiliyordun
kitaplarda okuduğun, filmlerde izlediğin gibi olmuyordu bu işler
belki de diyorum bizim asıl çaresizliğimiz
gereğinden fazla mükemmelciliğimizdi
oysa hakkıyla ve bir kere yaşanmalıydı 
asla asal değil asil olmalıydı aşk
ve matematikten-mantıktan kesinlikle ve kesinlikle uzak tutulmalıydı zira
hayatta yan yana gelemeyecek ikililerdendi sergenle tümer! 
yanyana bir estetik verir belki ama her zaman için kaotik durumlara gebedir
hem bakmayın siz yüzüncü yıl şampiyonluğunun finaline
asıl sonrasına ve günde iki kez doğruyu gösteren saate bakın
bulutların arasından sessizce geçip giden uçaklara bakın
kahverengi bir akşamda, masmavi bir denizin sonsuzluğuna 
ve bir de en sevdiğiniz siyah-beyaz fotoğrafa bakın
ondan sonra oturup tekrar konuşalım
.
* ayfer tunç / taş-kağıt-makas
.