karışık - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

karışık




büyük bir aldanışın ortasında
rüzgargülünde polen arayan arılar görüyorum
hayat diyorum oysa; uykumla karışık
yanılgılarımızın ve iç acılarımızın toplamından ibarettir
fazlası değil

sevdiği şiirlerin sayfa numarasını kitap kapağına not alan adamlar görüyorum
limansız deniz şehirlerinden dönerken gece rüyalarımda
hayat diyorum halbuki; sabâ makamıyla karışık 
söze ve aşka nereden başlayacağını bilememektir
tespit değil

ihtiyacım olan büyük değişiklikleri aradığım ofis koltuğunda
her sabah otobanı ve uzaklara, hep uzaklara gidenleri görüyorum
hayat diyorum o vakit ; içtiğim çayla karışık
bir gün uzaklara gidebilme ihtimalini sevmektir
hayal değil

katılmadığımdan daha çok hak verdiğim şairler görüyorum 
denize karşı okuduğum kitaplarda
hayat diyorum o zaman; okuduğum şiirle karışık
biliyorsun çok kısa, ne kadar çok sevişirsek o kadar iyidir
temenni değil

sabah uyandığımda saniyesinde unuttuğum rüyalar görüyorum
susamış gibi özlediğimi anlıyorum çekyat altına atılmış albümlerde
hayat diyorum bu kez; gördüğüm rüyayla karışık
hiç bir şey yapmamaktır, safi özlemekten müteşekkildir
mecaz değil

uzunçayır'dan kalkıp dünyanın bir ucuna giden metrobüslerde
buğulanmış camlara çizilmiş kalpler görüyorum
hayat diyorum tek solukta; akbil sesiyle karışık
bazen ekspres bazen aşk gibidir, her durakta ve her kalpte durmaz
önerme değil

uzun, sapsarı bir yolun sonunda önce saçlarını görüyorum
yolun rengine karışmış, sonra ellerini bana doğru uzanmış 
hayat diyorum, hayat; özleyen sesimle karışık
bunu bize neden yaptın, bize bunu neden
soru değil