marta’ya mektuplar-I - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

marta’ya mektuplar-I



hani derler ya; ne yapsam olmuyor diye
işte aynen öyle oldu 
sevgili marta 
ne yapsam olmadı
sevdim sevilmedim, sevildim sevmedim
bir güldüm iki ağladım
oturdum, kalktım manasızca hıçkırdım
üzüldüm üzdüm, özledim özlendim 
ama ve nihayetinde çok özledim 
seni seviyorum diyemeden ölenlerim oldu
ve başımı okşamadan gidenlerim
bu yüzden belki kalbimi az açtım
kalbimi çok kapadım
yalan yok şimdi
kuşları ve bulutları çok kıskandım ama
emniyet şeridini hiç kullanmadım
ve asla rüşvet vermedim
sadece üniversite birde yemek sırasında kaynak yaptım
onda da yemeğimden böcek çıktı
lakin az küfür edip çok düşündüm
hep yolun sağından ve acele etmeden yürüdüm
dedikleri gibi bir şey bulamadım  
ama paranın ne önemi vardı zaten
sadece aşkın ve çayın gücüne inandım
inandıklarımdan sınandım hep
ikmale kaldım 
sordum kendime
ben ner’de yanlış yaptım?
ben ner’de
nerede, nerede, nerede?
bulamadım
notlarıma bakma ihtiyacı duydum 
tüm bildiklerimi unuttum
çizgilere basmadan yürümeyi, film izlemeyi ve şiir okumayı da 
bildiğimi okumaya başladım sonra
geçmiş gün
sana yazmaya karar verdim
biz diyorum sevgili marta -ben ben ben demekten allah’a sığınırım- vakti geçmiş çayları içmekten imtina eden adamlarız
keza kötü espriden bir günah gibi kaçan
lüzumsuz yanan lambaları tek tek söndüren 
ve elbetteki
iyi çay demleyen çayocağını milyon dolarlara değişmeyen 
ha’marifet mi bu?
değil
hatta marifetler, iltifata da tabi değil bu yeni dünya düzeninde
devir artık çelik’in devri de değil
hem bana sorarsan çelik de çok değişti düzen de
şarkılar ve şarkıcılar da değişmeyen
 ne kaldı dersen artık
samanlıkta iğne arar gibi bakınıyoruz
inanır mısın?
yirmi gündür kapitalistler şehrin en işlek caddelerini ve tüm medya araçlarını ele geçirdiler
bol bahşiş alan davulcunun mahalleyi titretmesi gibi
babası olmayanları yahut babalarını erken kaybedenleri rencide edip duruyorlar
kimsenin gıkı çıkmıyor, 
köşebaşları ve nefesler tutulmuş sanki godot bekleniyor
oysa solcular, oportünistler ve tüm iyi niyetliler kendi aralarında münakaşa ediyorlar
bir incirin çekirdeğini dolduramıyorlar
açık oturumlarda havanda su dövülüyor
ana arterler ilk yaz sağanağında kilitlenince
sevgili marta
sular hiç durulmuyor bizim buralarda
hoş biz de boş durmuyoruz 
afrika yerine gatesler, musklar ve bezosların çarkına aynı suyu taşıyoruz
aldığımız her telefon ve bilgisayarda onlar zenginleştikçe fakirler daha fakirleşiyor 
bizimse sadece çenemiz yoruluyor 
hem yorulmak demişken
kesintisiz ve dikenli düşüncelerimiz, gençlik hatalarımız ve yetişkinlik günahlarımız sonra
işe gidip eve dönmelerimiz
ara’da kalmalarımız, tez canlılıklarımız
iyi, kötü, çirkin, doğru ve yanlış tercihlerimiz
soru kaydırmalarımız ve
hesapsız planlarımızdan bahsediyorum
nihayet bir üçgenin iç açılarının toplamından daha fazla olan acılarımız
sonra sevinçlerimiz ve dilemmalarımız
düz yolda tökezlemelerimiz
şarkılara meze olan hüzünlerimiz
onca yaşanmışlıktan sonra bir arpa boyu yol alamadık zannetmelerimiz
kelebek ömrü mutluluklarımız
bir çay daha diye ısrarcılıklarımız
ve yaz sağanağına tutulmuş gibi aşk acılarımız diyorum sevgili marta
hepsi 
ama hepsi bu kısacık hayata dahil
her şey dahil!