65-dört mayıs - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

65-dört mayıs






cafe nero'da esmer bir kadın. çakmağını unutmuş. ağzında sigarası, bir centilmen arıyor. lakin vakit çok erken. ortalık tenha. üstelik hava soğuk. takvimler mayısın dördünü gösterse bile. ellerim kışmış gibi üşüyor. kâh yazarak, kâh çay fincanını tutarak ısıtmaya çalışıyorum. bir yandan da kınalı ile burgaz arasında salınan şehir hatları vapurunu telefonumun kadrajına almaya çalışıyorum. fakat elim gibi kafam da kalabalık. astarlı, astarsız türlü düşünceler. boşluklar. özlemler. ikilemler. ayak diretmeler. cevapsız sorular. ufukta silüet şeklinde yol alan ve içinde türlü umutlar taşıyan uzak yol gemileri. ve nihayet lizbon'da turuncu tramvaya binme hayalleri. hepsi sanki bir sarmalın parçası. ve hepsi sanki benim değil de bir başkasının kafa karışıklığı. sonra sahilin kalabalıklığı. bisikletliler. yürüyenler. koşanlar ve şu bizim çılgın kuşlar. bayramın ve tatilin son günü. üç kuşak, üç kadın denize nazır balkonlarında geniş pazar kahvaltısında gibiler. torun. anne. anneanne. herkes bir şeylerin peşinde. ben misal huzursuz ruhumu denize indirdim biraz sakinlesin diye. rahatladı mı yoksa daha mı karıştı? tartışılır. tartışılmayacak olan; karşımda dikilen abi ve ablanın denize bakıp sanki yeni bir oturma takımı almanın zamanının geldiğini konuşuyormuş gibi doğallıkları. belki de seneye üniversite sınavına girecek çocuklarına bölüm seçiyorlardır. kim bilir? ben bilmiyorum. ama sahilin insanı çok, hareketi bol. ve kalori bırakan deparların arkasında sessiz düşünceler, sıkıntılı ve hesaplı adımlar var. hayat pahalılığı ve işten önceki son tatil gününün sendromu zaten var. bir de sırnaşık kedilerin yerini arsız kargalar almışlar bu bayram. masaların dibinde hatta üstünde yiyecek bekliyorlar bu sendromlu müşterilerden. ademoğullarından kimi aldırış etmiyor bu kara kuşlara. kimi de masadaki tüm birikimini bağışlıyor. lakin tüm bunlar dünyanın ve mayısın sıkıntısını dağıtmaya yetmiyor. ve şu esmer kadın, hala sigarasını yakamadı.