hayat bir cumartesi alışverişinden daha fazlasıdır* - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

hayat bir cumartesi alışverişinden daha fazlasıdır*



herkes, her şey hareket halinde. önlenemez bir telaş, yorucu bir sabırsızlık mahallenin en sakin sokağını kontrol altına almış durumda ibrahim. hatta bugün kuşlar bile. sanki tek hareket etmeyen benim. yaklaşık bir saattir sokağı izliyorum. boy boy, tevellüt tevellüt, renk renk insanlar bir sağa bir sola telaşla gidiyorlar. bir tek yaşlılar daha yavaş. sanki içlerinde kaybettiğim hikayemi arar gibi izliyorum onları. doğrusu biraz kıskanıyorum da bu iştahlı aceleciliklerini. bir yerlere yetişme dertlerini. üzerlerine geçirdikleri rengarenk baharlık mont ve pantolonlarıyla bu bahar salınmalarını diyorum. üç tekerli arabasıyla yüksek katlara kaldırdığı başıyla kendine yönelecek herhangi bir sesi arayan gri gömlek, siyah pantolonlu hurdacıyı bile bazen. arada karşıya, bana bugün tarihi günlerden birini yaşatarak en net şekilde gözüken çınarcık ve burgaz’la göz göze geliyorum. onlarla kavuşma isteğimin eylemsizliğime galip gelmesini, beni harekete geçirecek “aşkı” bekliyorum beyhude. sonra da ‘oysa ben günübirlik ziyaretler değil bilakis orada yaşamak isterim’ gibi bir avuntu inşa ediyorum kendime. ha böyle konuşuyorum diye sabahın yedi buçuğundan beri hiçbir eyleme katılmadığım sanılmasın sevgili ibrahim. en azından balkona yürüdüm on sekiz adım. bir de buraya gelmeden önce de artık hayatımın mütemmim cüz-i haline gelen cumartesi alışverişimi yaptım. jonas'a rahmet okudum! bankamdan otuz paralık bonus tebriği aldım. hep aynı haftalık alışverişimi yapmama rağmen eskiden böyle mesajlar gelmezdi. haliyle bu kadar ödeme de yapmazdım. enflasyonun haddinden fazla arttığını artık bu tip mesajlardan ve siyasilerin yalanlarından anlıyorum. yine de yiyoruz iflah olmaz şekilde. belki de diyorum yeteri kadar hiciv şairimiz yahut ve sadece bir nefî’miz olmadığı için bu haldayız! çuvaldızın en büyüğünü kendimize batırdıktan sonra diyorum elbet. bir de sokak diyordum. yaşlı bir amca başındaki bej kasketiyle sanki bugüne kadar yaşadığı hayatını adımlar gibi ellerini arkada, belinde birleştirmiş aheste aheste yürüyor. yol kenarında üç turuncu yelekli inşaat işçisi birazdan karşı inşaata gelecek vinç için yola kırmızı beyaz şerit çekiyorlar. o sırada bir kumru lodosa karşı canhıraş bir şekilde kanat çırparak üçüncü katın balkonuna konmayı başardı. sarışın bir kedi inşaatın bariyerlerinden içeriye günlük iaşesini bulmak için girdi. masmavi pantolonlu, yeşil-siyah ninja kaplumbağa montlu bir çocuk annesinin tüm ısrarlarına rağmen elini tutmadı. ta ki annesi ona bir şeyin sözünü verene kadar. bej kasketli ihtiyar adam güneşte oturmaktan sıkılıp gölgeye geçti. göbekli, tıknaz bir patron işçisine telaşlı talimatlar verdi. işçi anlamadı, itiraz etti. adam sinirli bir şekilde bir daha anlattı. saçı olmayan işçi bu kez anladı. patron arabasına binip hızla uzaklaştı. yaşlı adam gölgeden güneşe geçti bu kez. geçerken bir nehri aşanların sığ yeri aradığı gibi yolu kapatan şeritin alçak yerini aradı. buldu, yavaşça üstünden atladı. yanından siyah deri ceketli, yeşil pantolonlu kumral bir kadın telaşlı adımlarla geçti. kırmızı bir toyota kornaya gereğinden fazla bastı. kargocu telefonda, tüm mahallenin duyacağı şekilde kapıda beklediğini söyledi müşterisine. ve sonra mavi gökyüzünde leylekler. daireler çizen leylekler öyle güzeller ki. ben içeriden fotoğraf makinesini alıp gelene kadar uzaklara, çok uzaklara gittiler. hayat diyorum; hiç ara vermeye gelmiyor ibrahim..
.
* just another love story
.