54- ince saz - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

54- ince saz


ellerimle birlikte ayaklarım da üşüyor şimdi. dışarıda kar inceden yağıyor. ben ince saz dinliyorum. valiliğin ve belediyenin mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın dediği kar yağışını izliyorum oturduğum yerden.
ve "yalnızız, söyle istanbul şimdi mutlu musun?" diyor ince saz.
cahit zarifoğlu'nun yaşamak kitabının yeni baskısı sarı bir kedi gibi kucağımda.
rastgele bir sayfadan, herhangi bir paragrafı okuyorum.
sanki ilk seferinde okumamışım gibi. hatırlamıyorum bu bölümü. zarifoğlu’nun klasik müzikle ilgili bir lise anısı. beni orta ikiye, müzik dersine götürüyor. dışarıda kar lapa lapa yağıyor. ince saz şarkı üstüne şarkı değiştiriyor. ben griye boyalı sınıfta, üç blok halinde dizilmiş sıraların en sağında, en ön sıradayım. sıranın bana gelmemesi ve zilin çalması için dua ediyorum. fakat kabul olmuyor dualarım.
"1244 mithad sen hangi türküyü okuyacaksın bize" diyor müzik öğretmenimiz.
'çarşamba'yı sel aldı'yı söylüyorum titrek, ergen sesimle.
ben dahil kimse beğenmiyor performansımı. yine de geçer not alıyorum ezberim sayesinde. şarkının sözlerini eksiksiz okuyorum. sonra pencereye bakıyorum, kar şiddetini iyice artırmış. ince saz yeni bir şarkıya geçmiş. ayaklarım üşüyor. ellerim zaten her kış. 
ayağa kalkıp kalorifer peteğine yaslanıyorum. kar, kuzeybatıdan tipi şeklinde savuruyor kendini. aşağıda çocuklar kar topu oynuyorlar. bir çift selfie çekiyor ve karda el ele yürüyorlar şimdi.
kıskanıyor muyum onları? 
belki.
evet.
dışarıya atmak istiyorum kendimi. kilometrelerce yürümek. karda yürürken çıkan o gevrek sesleri duymak. sonra kar tanelerinin yüzüme vurmasını. genzi yakan, dondurucu soğuğu iliklerimde hissetmek. ve daha bir sürü şey.
düşünceler, düşünceleri kovalıyor.
havada uçuşan kar taneleri gibi.

.
oysa geçmiş gün; "dünyanın en güzel şeyinin kar olduğuna hemfikiriz değil mi sevgilim?
diye sormuştum.
o vakitler, neredeydim? hangi duygular içindeydim bilmiyorum.
lakin fikrim sabit. hala aynı düşüncedeyim.
(sen?)
ama hala böyle havalarda hangi şarkılar dinlenir bilmiyorum.
sadece ince saz.
sabahtan beri takıldım kaldım. neden? bunu da bilmiyorum. ben diyorum zaten her şeyi bilemem pencereden yansıyan aksime..
.

ani bir kararla dışarı atıyorum kendimi. dışarıya çıkmayın açıklamalarına kulak asmıyorum. iki tekerlekli, yeşil mercedesimi alıp markete diye evden çıkıyorum. yılda hatta bir kaç yılda bir gelen bu şenlik kaçmazdı çünkü. hatta ilk kez bir cumartesi jonas'ın kulağını çınlatmadım. sadece kar yağışını ve seni düşündüm.
karda birlikte hiç yürüyemediğimizi sonra...
sokakta benim gibi market alışverişine giden bir kaç adam, iki kedi, beş de kuş vardı. karla güneş değişik bir zıtlaşmanın içindeydi sanki.
güneş mi kar topluyordu? yoksa kar mı güneşi çekiyordu aklım ermedi. zaten çok düşünmedim üzerine. bol bol fotoğraf çektim. sonra soğuk ama mis gibi havayı içime çektim. kar tanelerinin yüzümü okşamasına izin verdim.
keşke sen de burada olsaydın dedim.
duymadın.
hiç gitmediğim sokaklardan yolu uzatarak markete girdiğimde görevli adeta bir kar adamla karşılaşınca şaşırdı. hemen pencereden dışarıya bakma ihtiyacı hissetti.
"oo bayağı yağıyormuş" dedi.
çocuk gibi sevindi koca adam.
gülümseyip iki tekerli mercedesi kasaların önüne park ettim! dört tekerlekli market arabasını aldım.
ve sonra duyduğuma inanamadım.
markette ince saz çalışıyordu.
demek ki dedim içimden, böyle karlı günlerde ince saz dinleniyormuş.

.
ince saz - yalnızız