istanbul’da kış kendini iyiden iyiye hissettiriyor. hava soğuyor. iklim sertleşiyor. yağmur usul usul, evde oturup üst üste üç tane juliet binoche filmi izlemek istercesine güzel yağıyor. ben sevgili cansever’in iki satır, iki satırdır mektuplarını hiç acele etmeden, adeta satır satır, günde bir iki tane okuyorum. bu sabah çayımı içerken, tarihsiz 7.mektubu düştü önüme. ama sıralamaya göre 1963 yılı olmalı. mektubu okuyunca gördüm ki; benim güzel ve yalnız ülkem, yine aynı türkiye. zengin daha zengin. fakir daha fakir. sadece aktörler farklı ama “oyun” aynı.. a partisi b partisi fark etmiyor. bakın 1963’te ne diyor şair;
..
... burası türkiye. türkiye’de çok şeyler oluyor. bilmem ne kadarını izleyebiliyorsun alev-ci. alkoller boşuna tüketilmedi yıllardır. rakamlar konuşuyor artık. şu kadar aç, şu kadar işsiz, şu kadar hastalıklı. eee sonra? koalisyonlar, içi boş sözler, palavralar. sabahki gazetelerde senatörlerin aylıklarının 5.500 TL ye çıktığını yazıyordu. ya toprağın altındaki maden işçisi? günde 10TL alsa ayda 300. dört çocuk, bir kadın. doktor, ilaç, giyim, ekmek, yakacak?
geçenlerde bir ilkokul öğretmeniyle konuşma yapmışlar bir gazetede. öğretmen, “çocuklarıma gazozun ilaç olduğunu söyleyerek avutuyorum” diyordu.
dram, dram, dram!...
...
* feyza turgay - 1960-1963 dönemi işçi eylemlerine aşağıdan bakmak
.