yeldeğirmeni’nden rıhtıma iner bütün mavi minibüsler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

yeldeğirmeni’nden rıhtıma iner bütün mavi minibüsler



bu sabah sessizce fotoğrafına baktım 
bir hırsız gibi parmaklarımın ucunda hatırladığım
kalbimi çalandın sendin oysa ve
sıkıp sıkıp bırakan geçmiş gün
hani demiş ya tebrizi:

ben seni sevmek için değil
sevmenin ne demek olduğunu bil diye sevdim

bizim çocuklar tutmuş mahallenin duvarına yazmışlar bu sözü
okuyan bazıları ağlamış, bazı büyüklerimiz ise anlam çıkarmaya çalışmışlar
bu sabah diyorum; 
takvimde isim aradım yeni doğanlar için
sonra tuttum on çayıyla gelen pastanın sahibini aradım 
buldum, nice güzel yaşların olsun dedim
sonra işte resmine gizlice baktım
o sırada sen
asi bir bulut gibi başını dikmiştin
gözlerin bir iç deniz gibi derin
yüzün sargent’in tablolarıyla yarışır
ama en çok hüzne yaraşır
boynunu saymıyorum bile
kısa, kararlı ve keskin adımlarındı saydığım
yeldeğirmeni’nin ara ve arka sokaklarında yürüdüğümüz
mavi minibüsler rıhtıma doğru kulaç atarken
17 numaralı masa aşıklarını beklerdi saray’da*
geçmiş gün
iddialıydın, 
iddialı ve çok güzeldin
dedin ki; ben seni
ben seni öyle seveceğim ki dünya böyle sevgi görmemiş olacak
gülmüştüm
gülüşüme gülmüştün
gülüşüne vurulmuştum
oysa ben
ben oysa sevgilim ana arterleri kilitlenmiş büyükşehir trafiği gibiyim şimdi
yokluğunda 
tarifi yok içimdeki mücadelenin
bir galibi ya da mağlubu da
kim isyancı, kim statüko savaşçısı belli değil
saflar o kadar karışık ki, o kadar
s
ovyetler'in dağılmadan az önceki hali sanki
kaza kurşunları havada uçuştular
derken bir kuş vuruldu kalbimin kavşağında
bir umudu kökünden kestiler ardından
ve radyolarda anlamını bilmediğimiz şarkılar çaldılar
metrobüsler söğütlüçeşme’de durdular
minibüsler rıhtıma inemediler ilk yağmurda
çalışmadı sarı taksiler
yokluğunda diyorum
sokağından geçtiğimi hiç söylemedim sana
nazar değmesin diye dünyanın en güzel gülüşünü sonra
geçmiş gün
iddialıydın
iddialı ve çok güzel gülüyordun

bu sabah işte bir mektup yazdım sana
en çok gülüşünden bahsettim
ama en çok dünyayı yakan gülüşünden
sonra sevdiğin çiçeklerden
gülünce güller açan yüzünden
biliyorum hep benim yüzümden
bu suya tutunmuşluğumuz, bu çaresizliğimiz

bu sabah diyorum sevgilim, sessizce seni izledim
gözlerindeki umudu, umuduma ekledim
yüzündeki hüznü sevdim
gülüşünü kalbinden öptüm
geçmiş gün
yürüyüşün, gülüşün
aklımda hep bir şey vardı 
sen beni öyle sevdin, öyle güzel sevdin ki
bu sabah gizlice sokağınızdan geçtim
halbuki yeldeğirmeni’nden rıhtıma inerdi bütün mavi minibüsler

 * saray muhallebicisi

.