29- günlük - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

29- günlük




iki omzumdan aşağıya, dirseklerime kadar inen, tanımlayamadığım ama rahatsız edici hastalık hissine rağmen sevdiğim yazarların, sevdiğim kitaplarını kucaklayıp koltuğa yığdım. ağrıyan ayaklarımı, italya’nın çizmesini akdenize uzattığı gibi sonuna kadar uzattım. televizyonun radyosu en son bıraktığım kanalı çalıyor. power plus diyorlar adına. günboyu bir yerli, bir yabancı şarkı döndürüyorlar. ben arada limonlu ıhlamurumdan bir yudum alıyorum. biraderim, bugün yaptırdığım test sonucunu merak etmiş, onu sordu. ıhlamurla yabancı şarkı arasında. ben negatif olduğundan eminim de işyeri istiyor diye yaptırdım. iki gündür gitmedim işe. hiç özlemedim. beni özleyen olmuş mudur bilmiyorum. işe gidip eve dönmek çok yorucu. söylemiştim. ama birader testi soktu kafama şimdi. halbuki akşam 10-11 gibi belli olur demişti pipete benzer çubuğu beynime kadar sokan lacivert üniformalı, uğur böceği tokalı hemşire. baksam mı acaba? negatiften eminim dedim ama durduk yerde bir heyecan oldu bak şimdi. sanki hiç haz etmediğim kantitatif iktisat sınav sonucuna bakacakmışım gibi. ömrümü yediler zaten. bu kantitatif iktisat bir. askerlik iki. bitmelerinden yıllar sonra bile kabusum oldular. neyse ki uykularım azaldı da onlar da azalarak yok oldular. her şer’de bir hayır böyle bi’şey miydi emin değilim. hoş, emin olamadığım çok şey var. ama şimdi onları burada anlatacak değilim. memleketin daha mühim sorunları varken benim emin olamadıklarımı sıralamam yakışık almaz. ne diyordum; sevdiğim kitaplar. beğendiğim yazarları aldım. cahit zarifoğlu, tomris uyar ve mehmet günsür’ü sanki bir hikaye çözümlemesi yapacaklarmış gibi bir araya topladım. aslında kendi çözümümü arıyorum. oyalanmak lazım. ama altını çizdiğim cümleler şimdi gözümde büyüyor. kaç gündür ne burnumun akıntısı dindi. ne başımın ağrısı doktor. kaç gün? dört gün oldu geçmedi. halbuki benim bildiğim misafirlik üç gündü. acaba uyusam geçer mi?