zaman her şeyin ilacı mıdır gerçekten?
ya da sayılı gün çabuk mu geçer sahiden?
yahut günler birbiri ardına akıp gittikçe duyguların şiddeti ve yönü değişir mi, içinizi yakıp kavuran yaralar küllenmeye mi yüz tutar yoksa daha mı harlanır?
senarist ya da yönetmen dayı, day1, day2....day20 ve nihayet day730 diyerek geçen zamanı gözümüze sokarak yahut finaldeki hiç beklenmeyen yumuşamayı bize izleterek yukarıdaki soruları sormamızı mı istemiştir yoksa hepsi benim deli saçmalarım mıdır?
bilemiyorum.
ama ve sanki asıl sorulması gereken soru; hapse giren her kişi ya da suç işleyen her insan gerçekten kötü müdür?
şahsi bir merakım da, bir bölümdeki suç ve ceza konferansı raskolnikov'a ve dolayısı ile dostoyevski'ye bir selam yollama, bir saygı duruşu mudur?
.
ned stark'ı (sean bean) ve bbc'yi görür görmez konusuna falan bakmadan izlemeye başladım time isimli bu mini ingiliz dizisini. elbette bir oturuşta da bitirdim. ve yazmaya başladım..
ama yalan yok şimdi; game of thrones'dan mütevellit dizi boyunca ölecek diye çok korktum ned stark abiyi. allah'tan bölüm sayısı kısaydı da öldüremediler!
polisiyelerine zaten bayılırdım ingilizlerin ama dramalarının da böyle güçlü olduğunu bilmezdim. e oyuncular da iyi olunca bir şekilde diziyi yaşıyor yahut en kötü empati yaparken buluyorsunuz kendinizi.
son tahlilde adamlar yapmış amirim!
sağlam bir dizi. gerçi dizi diyorum ama sinema tadında gayet başarılı bir yapım.
zaten imdb puanı da 8,5. ama ben helalinden 9,5 verdim.
evet. böyle.
.