burgazada’ya bakıp seni düşünüyorum. halbuki ve bana kalsa; en güzel saatlerimiz kınaalıada’da kayda geçmişti. ama işte bana kalmıyor. hem sultan süleyman’a da kalmamış. lakin insanız. özlemimiz, mücadelemiz hiç dinmiyor. iki kolumdan, hem sağa hem sola çekiliyorum rüyalarımda. oysa ki bu ikilem, bu araftalık benim hayatım. bari burada rahat bırakın diyorum. kime diyorum? oralı olmuyorlar. uzaktan, belli belirsiz gösteriyorlar seni. biliyorum sensin. biliyorum oradasın. ve sen de çok özlemişsin benim gibi. ama işte iki kolumdan...
.
burgaz’ın yarısını görüyorum. denizin mavisi yok. arkada çınarcık yok. yoğun bir sis var. o sislerin içinde buğusu geçmemiş anılar bir de. buraya birhan keskin'in kargo şiirinin tamamını koymak isterdim senin için. ama ezbere bilmiyorum şiiri. kopyala yapıştır da bana gelmiyor. onun yerine bakışlarımı bırakıyorum güzel gözlerinle buluşacağını umut ederek. sonra çayımı burgaz’a doğru kaldırıp şerefine yudumluyorum. lakin sen de biliyorsun ki; şimdi buradan göremediğim kınalıada asıl meselem’iz..
.
sabah yürüyüşten sonra sahilde yerim diyerek aldığım ama çantamda gerisin geri getirdiğim kurabiyeleri yiyorum şimdi bir bir. ve sahilden yeni dönmüş bir adamın hüznüyle yazıyorum bütün bu satırları. sürç-i lisanım olursa şayet; hüznüme ve özlemime yazılsın isterim. yok olmuyorsa da canın sağ olsun. konumuza dönecek okursak; burgaz’ın üstünde kuşlar hiç durmuyorlar. sanki anılarımızı topluyorlar. aklımda çünkü birden çok şey var. ağaçlı, uzun yolda yürüyüşümüz mesela. hiç bitmesin istediğim o gün. hangi kuşa sorsan söyler. ama ben ikimizden başka kimse bilmesin isterdim. lakin içimdeki bu özlem, tüm dünya duymazsa geçmeyecekmiş gibi büyük. öyle yakıcı. hatta yıkıcı. lakin elden bir şey gelmiyor. yazmaktan, uçan kuşlara öykünmekten başka.
.
şimdi sana bakıp kınalıada’yı düşünüyorum. halbuki burgazada’daki anılarımız da hiç fena değildi sevgilim..
.