black beach (2020) - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

black beach (2020)


siz bakmayın imdb'de 5,5 aldığına bu melez filmin! çoğu filmin olduğu gibi bu filmin de bir derdi var. ama eksik anlatmış ama fazla. artık anlayana sivrisinek saz.. gerçi filmimiz yeni bir şey de anlatmıyor. hep anlatılanı kendi kadrajından, biraz ispanyolca, biraz macera, biraz aksiyon, biraz dram katarak ortaya karışık sunuyor. artık kocaman dijital bir köy haline gelen dünyamızda bilinen bir repliği tekrarlıyor. para ve güç kimdeyse düdüğü her zaman o çalar. istediğine çaldırır istediğine çaldırmaz. bazılarına çaldırdığını sandırır ama arka planda düdüğü öttüren yine kendisidir. sıcak konutlarında soğuk şaraplarıyla dünyayı hamur gibi yoğurup yeni düzen getirenler, özgürlük ve demokrasi getirdiğini iddia eden beyaz adamlar, bunlara inanan beyaz ve siyah insanlar, idealistler, maceraperestler, paranın-gücün-mevki makamın esiri olanlar, dünyayı düzeltirken birazcık da benim cebim dolsuncular, hep banacılar, bananeciler, ellere de var da bize yok mucular, demokrasi adına işlenen cinayetler, katliamlar, soykırımlar, üç maymunu oynamalar, bireysel çıkarını toplum çıkarının üzerinde tutmalar vs.

ünlü ve eski ingiliz futbolcu gary lineker aforizma halini almış meşhur cümlesinde şöyle der; "futbol 22 kişiyle oynanır, sonunda almanlar kazanır." biz de o vakit lineker hesabıyla dünyada yedi milyar insan yaşar ama yedi şirket yönetilirler diyebilir miyiz?  belki. kim bilir. fakat, ama ve lakin. dünya da maalesef para ve gücü elinde bulunduran azınlık, büyük çoğunluğa hükmediyor. getirmeyi vaad ettikleri havuç pardon demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet falan hep kendileri için. mevzuu o kadar uzun ve derin ki zaten siz biliyorsunuz. ben kime ne anlatıyorum. ama diyorum; şu başroldeki carlos (raul arevola) sizce de sean penn'e benzemiyor mu? 

ha bi'de filmin sonlarında; " çakma sean abimizle" anası konuşurken ben rahmetli anneannem gibi filme nasıl kaptırdıysam kendimi "ulan o mendebura ben olsam torununu göstermem, sen kendini kaça sattın carlos efendi, hede hödö diye ileri geri saydırırken, bir yandan da eskiden iyiler gerçek hayatta kaybederken filmler de kazanıyorlardı. şimdi filmlerde bile kazanamıyorlar muhteşem tespitimi yaptım. yönetmen ve senarist abi de bana nanik yaptı. sean abimizi akladı. ama ben hala kazandığından emin değilim... bir de işte ben bu satırları yazarken arka fonda sezen aksu'nun masum değiliz hiç birimiz demesi nasıl bir ironidir ya da tam yerine rast gelinip konulan manzaradır bilemedim şimdi sevgili ibrahim. oysa niyetimiz kimseyi kırmak değildi.. sürç-i lisan ettiysek...

.

sezen aksu - masum değiliz