böyle karlı günlerde diyorum; işten erken çıkmalı insan. hatta mümkünse işe hiç gitmemeli. çocukluğuna gitmeli. doyasıya eğlenen şu beyaz kuşlar gibi özgür olmalı mesela. oradan oraya savurmalı kendini. soğuğu, ayazı iliklerine kadar hissetmeli. karda yürürken çıkan o kart kurt seslerle ritm tutmalı. serçelere, kumrulara ekmek falan vermeli. kimse görür mü, elalem ne der demeden ilk bulduğu yokuştan aşağıya kaymalı, yuvarlanmalı. sonra biraz portofino dinlemeli. biraz ellerini iki yana açıp gökyüzüne bakmalı. gölgesizler’in o bilindik repliğini tekrar etmeli. “kar, neden yağar?” sonra o kar tanelerinin yüzünü okşamasına izin vermeli. bir iki tanesinin tadına bile bakmalı. eldivenleri atıp çıplak elle kar sıkma isteğini anımsamalı. ve belki sonra, cansever’den kar yangını şiirini mırıldanmalı. “bu kadar uzaklardan gelen nedir, bu kadar gelen? bir uzun çan kulesi bembeyaz samatya’da*.”
nihayetinde, uzun bir yol tutturup yürümeli yorulana kadar. böyle karlı havalarda diyorum sevgilim daha çok özlüyorum..
.
* edip cansever - kar yangını
.