bu sabah şu denizi kirala,
mavi mavi hatırlayalım birbirimizi*
saat 08:08. ofiste oturmuş, sade poğaça kemiriyorum. yanında henüz demlediğim çay. aklımda sen. bir kaç dize haydar ergülen sonra. ama en çok kokun. çaydan bir yudum. poğaçadan bir ısırık. hiç bir şeyin tadı yok. perşembe. cuma. cumartesi. rüya gibi. rüyadan ileri. benden öte. benden ziyade. radyoda nükhet duru; “öyle özledim ki bir bilsen” diyor. dışarıdan ırgatların sesi geliyor. güneş bugün de çok kızgın. tüm hararetiyle ofisin devasa camlarını dövüyor. rüzgarın esamesi okunmuyor. çaydan bir yudum. poğaçadan bir lokma. yok hiç bir şeyin tadı. o güzel günler gelmez bir daha geri biliyorum. radyom şimdi içli bir yunan şarkısı mırıldanıyor. caddede bir ambulans çığlık çığlığa gidiyor. zaman çabuk geçiyor. zaman hiç geçmiyor. şarkıdaki zamansız yarınlardayım sanki. tam son lokmamı yutarken makbule hanım gelip “bir isteğimiz var mı? diye soruyor. “yok” diyorum. yok, hiç bir şeyin tadı ve anlamı..
...
.
* haydar ergülen