iş çıkışı. dolmuştayım. mevki; tekli koltuk. konum; teker üstü. içerisi kalabalık. dışarısı karanlık. yanımda hummalı bir gelin-kaynana dedikodusu. "gelin diyor tutturdu bir bahçe katı. bahçe katı. ne varsa bilmem bahça katında." oysa oda sıcaklığı 35 yoksa bile otuz kesin. camda oluşan buharlara kalp yapıp ilan-ı aşk bile ilan edilebilir. hatta don kişot olup yeldeğirmenlerine savaş açmak içten bile değil. ta ki turgut uyar dizesini hatırlayana dek. çünkü ve zira yeldeğirmeni olsam ben de don kişot’u severdim. ama işte şu çukurlar olmasa. midem bulanmasa. şoför istibdat haddini aşmasa. hayat bayram olsa. el ele bile tutuşurduk tüm dünyaya inat. el ele bile.
..
akşam:
nihayet. geldiler. beklenen günler gibi güzeldiler. ama işte her zamanki gibi telaşlıydılar. sanki ocakta yemekleri yahut bir bekleyenleri varmış gibi. şu senkronize halleri yok mu? beni benden alan maviyle beyaz uyumları diyorum. saat beş buçuk gibi sarıyer’den adalar’a bir sanat eseri inceliğinde kanat çırptılar.
..
ikindi:
kuşlar bugün hiç gelmedi.
..
öğle:
yusyuvarlak ve kocaman bir parkın belediye bankında göksel dinliyorum. dinlerken bakıyorum. bakarken düşünüyorum. üç tane yol var önümde. biri, en soldaki dağın yamacına çıkıyor. ortadaki, sanayi sitesine ve ona komşu olan varoş bir mahalleye. en sağdaki de otobana paralel gidip ona yardakçılık yapıyor. üç ayrı güzergah. üç ayrı hikaye. ama hiç birinde deniz yok. denizsiz hikaye mi olur. sonra kuşsuz?
olmamalı.
o yüzden bu hikaye burada biter.
..
sabah:
aceleci tavırlar. mahmur adımlar. asansörde zemin kat yerine 10.kat düğmesine basmalar. dolmuş şoförüne ineceğim durağın değil de bindiğim durağın ismini söylemeler. sonra şoförün ukalalığı. ama işte hepsi araba mı toplu taşıma dilemması yüzünden. biraz aslında hayat mı memat mı araftalığı. belki biraz doyduğun mu doğduğun yer ikilemleri. yoksa ben de biliyorum yapacağımı bir gün.
işinizin de pazartesi sendromunuzun da lanet olası trafiğinizin de canı cehenneme. ben gidiyorum adamım diyeceğim bir sabah.
bir gün yapacağım bunu. bir gün...
.
göksel - yalnız kuş
aceleci tavırlar. mahmur adımlar. asansörde zemin kat yerine 10.kat düğmesine basmalar. dolmuş şoförüne ineceğim durağın değil de bindiğim durağın ismini söylemeler. sonra şoförün ukalalığı. ama işte hepsi araba mı toplu taşıma dilemması yüzünden. biraz aslında hayat mı memat mı araftalığı. belki biraz doyduğun mu doğduğun yer ikilemleri. yoksa ben de biliyorum yapacağımı bir gün.
işinizin de pazartesi sendromunuzun da lanet olası trafiğinizin de canı cehenneme. ben gidiyorum adamım diyeceğim bir sabah.
bir gün yapacağım bunu. bir gün...
.
göksel - yalnız kuş