..
910 numaralı odada mini operasyonu yapacak görevlileri bekliyoruz. öyle abartılacak, korkulacak bir durum yok. ama sonuçta o narkozu yiyecek olmanın saklı kalmış endişesi odanın içinde kol geziyor. çağla yeşilne boyanmış duvarda düz ekran televizyon açık. emekli bir büyükelçiyle, eski bir asker kamuoyunu aydınlatıyorlar. ama biz konuşmuyoruz. haberleri izler gibi yapıyoruz. beynimizin arka planındaki düşünceleri ön tarafa sürmeye ne cesaretimiz ne de gücümüz var. beklemek can sıkıyor çünkü. söyledikleri saatte gelmediler. özel hastanelerin koku dışında aşamadıkları diğer konu. randevularına hiç sadık olmamaları. çünkü hala çok türküz!
..
beklemenin dibine vurduk. bizden önceki hasta ve yakınlarıyla akraba olduk! aynı işlem için beklesek de tepkimiz, tavırlarımız farklı. ama halden anlıyoruz. insancılız. şefkatliyiz. çünkü ve hala çok türküz.
.
nihayet ilk hastayı aldılar. kapıda bekleyen teyze, kızı için endişeli. teselli vermeye çalışıyoruz kendi endişemizi daha derine iterek. "çok kolay. 15 dakikada bitecek, korkulacak bir şey yok" diyoruz.
teyze zoraki gülümsüyor. “inşallah oğlum” diyor. ben de iki kez geçirdim biliyorum ama kızım işte..” diyor. cümle boğazına düğümleniyor. devamı gelmiyor. tam o sırada kapı açılıyor. tekerlekli sandalyede kızını getiriyorlar. koşarak yanına gidiyor.
teyze zoraki gülümsüyor. “inşallah oğlum” diyor. ben de iki kez geçirdim biliyorum ama kızım işte..” diyor. cümle boğazına düğümleniyor. devamı gelmiyor. tam o sırada kapı açılıyor. tekerlekli sandalyede kızını getiriyorlar. koşarak yanına gidiyor.
.
nihayet sıra bize geliyor. biz içeri girerken yaşlı teyze, kızının odasından çıkıyor. gülümsüyor. kısık bir sesle “geçmiş olsun” diyor.
.
adele - million years ago
.
adele - million years ago