yasak - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

yasak

bazı şarkıların sonbaharda çalınması yasaklanmalı sevgili viktor. mesela hotel california. normalde “yasakçı” bir insanım değilim ama.. ama ile başlayan cümleler de yasaklanmalı. ve hazır konu açılmışken dahi anlamına gelen de-da eklerini yanlış yazanlar ile herkeZ ve sohPet yazanlara da üç ay kalem ve klavyeden uzaklaştırma cezası verilmeli bana sorarsan. fakat restaurant gibi yabancı kelimeleri yanlış yazanlara ise hafifletici sebep indirimi yapılmalı. öte yandan ahmet hamdi tanpınar’a kulak verilmeli ve tez vakit saatleri ayarlama enstitü’sü kurulmalı. akabinde her şehrin en işlek caddelerine hatta ve sadece kışın karlı günlerde hatıra gelen ana arter ve ara sokaklara minik saat kuleleri kurulmalı. bu ne işe yarayacak dersen; büyükşehirin gereksiz ve yıpratan telaşını, anlamsız hızını azaltacak sevgili viktor. teknoloji çağında olmamıza rağmen insanlarımız gerek üşengeçlikten ve gerekse konsantrasyon eksikliğinden zamanlarını ayarlamakta güçlük çekip geç kalma telaşıyla kafası kopuk tavuklar gibi ordan oraya koşturuyorlar. oysa her sokak başında, cadde ortasında kurulacak saatler insanların hem zaman planlamasını doğru yapmasını sağlayacak hem de saatleri yanlış olanların doğru zamanı yakalamasına vesile olacak. işte bu tanpınar etkisiyle de şehir eski olağan hızına dönecek diye umut etmekteyim. dönmezse zaten hiç bizim olmamış demektir. ki o zaman da masumiyet’in bekir’i gibi eğip başımızı usul usul gideriz bu diyardan. 




-nereye mi gideriz viktor? 
elbet kuşların göç yolunu takip ederiz. martıların mesela. 
-martılar göç etmez mi?
işte bunlar da doğru bilinen yanlışlar sevgili viktor. sen martıların genlerini, dedelerini ve onların dedelerini, sonra o dedelerinin dedelerini bilir misin? işte onlar hep göç ederlermiş. ta ki ikinci cihan harbinde atom bombası deneyi yapılana dek. ondan sonra ters dönmüş dünyanın dengesi. sabit yaşayan turnalar ve leylekler göç eder, göç eden martılar ise çarlık rusyasının politikasını benimseyip sıcak deniz kenarlarına inme kararı almışlar. balıkçılıkla geçinir olmuşlar. lakin genlerinden gelen bir alışkanlıkla onları zaman zaman göç ederken ve V biçiminde uçarken görmek hala mümkün. ki eylül ve ekim ayları tam zamanı. bekleyip göreceğiz ve ilk martı kafilesiyle gideceğiz bu gri şehirden sevgili viktor. ilk kafileyle.
.
oysa kaliforniya diyorduk değil mi? nasıl bir şehirdir hiç bilmem. lakin zarifoğlu’nun; 
 “kaliforniya’da doğmuşum. sapsarı saçlarım ve masmavi gözlerimle orada büyüdüm. kendimi kurtardım. yasakları attım ve hüür oldum.*” dediğinden beri merak ederim hep nasıl bir şehir diye. ama hiç yurtdışına çıkmadım ki ben sevgili viktor. bir pasaportum bile yok. kedim zaten yok. aksi gibi annem beni uzak yol kaptanı sanıyor. kaliforniya’ya nasıl gidilir onu da bilmiyorum. san francisco sokakları’nı iyi bilirdim ama küçükken. koca burunlu yaşlı bir polis ile yakışıklı genç polis sayesinde öğrenmiştim. 
ama işte kaliforniya! 
şimdi hava muhafeleti nedemiyle parazitli çalan radyomda eylülün de hüznüyle yoğrulup bir yerlerimi sıkıyor canım viktor. eylülde diyorum hotel california çalmasınlar. bak çok rica ediyorum.
.
.
* cahit zarifoğlu - yaşamak
.
eagles - hotel california