bu 10 liradan bi’bostancı mı alıyoruz? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bu 10 liradan bi’bostancı mı alıyoruz?


üç öğrenci, bir tam kozyatağı diyen tuna huş sesli abi, şoförün motoruna benim de neredeyse sol baldırıma oturdu. sol avcuyla, sol koluma dostça dokunup “rahatsız olmadın di mi abi?” diye müşfik bir tonlamayla sordu. tatlı dil miydi yılanı deliğinden çıkaran? çıktım. “sorun yok baba” dedim! şoför güldü. trt’de spiker olacak hitabetteki abi güldü. ben güldüm. ama biraz üşüdüm. biraz da bozuldum doğrusu. bu kadar soğuğa, bu kadar yaygaraya ve tabi ki istanbul'a çarşaf teşbihini haklı çıkaracak bir kar beyazlığı yakışırdı. olmadı. yalan yok şimdi. yaşı kaç olursa olsun şöyle lapa lapa, vagonlar ve gemiler dolusu kar yağsın istiyor insan. olmayınca kuzey dizilerine sarılıyor. küçük balıkçı kasabalarındaki izlandalıları, danimarkalıları ve onların mütevazı dramlarını izliyor. pazartesinden cumaya işe gidiyor. eve dönüyor. cumartesi ne yapsam acaba diyene kadar ve şimdi zaten her yer ana baba günüdür düşünceleri arasında akşam oluyor. pazar günü de yarın yine lanet olası iş var düşüncesiyle (kate-leopold kuramı) zehirleniyor. nihayet pazartesiden cumaya kuzey dizileri. işe gidip eve dönmeler. hüzünlü sezen ezgileri. emre aydın şarkıları. sonu mutlulukla biten cümle kurma çabaları. hayattan ve beşiktaş’tan ümit kesmeler. 
 sonra işte bir umut. ailemizin sürmeli'si bay bünyamin. 'istanbul’a sağlam kar geliyor' der. sanki ankara’dan abim gelecek. öyle bir bayram havası. kaşkoller. eldivenler. havuçlar. kömürler. kar üstünde kısa paslaşmalar. bizim çocukluğumuz güzeldi be’viktor. hem çok güzeldi. yoksa diyorum bu özlem midir bizi bu kadar hüzünlendiren. latin harflerine böyle ağıtlar yaktıran. yoksa..? bilemiyorum viktor. bilemiyorum.
..
.
emre aydın - çocuğum belki 
.