hava ayaz mı ayaz - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

hava ayaz mı ayaz

güneşli ama soğuk. en sevdiğim. sanki ekim değil de kararsız bir şubat günü. işten erken çıkılası. önce sahile, sonra bir kaç eski türk filmi izlemek için eve gidilesi. arada kadıköy sokaklarında kaybolası. işte öyle bir gün.
ben n’aptım?
iç sesimi dinledim. işten erken çıktım. 
ama ve lakin yukarıda saydıklarımın hiç birini yapamadım. zira başka işlerim var. sorumluluklarım falan. evlat olmanın, yeğen olmanın, halaoğlu olmanın karşılıkları vesair. hem nasıldı o inka atasözü: “hayat, sen planlar yaparken başına gelen şeylerdir.” dolayısı ile kadıköy sahilde kuşlarla dans, üst üste iki türk filmi izlemek bir başka ayaza kaldı. 
öte yandan, dün uzun bir yol demiştim. anne zorlamasıyla 800 kilometre yol gözüktü. allah biliyor ya hiç isteğim yok. dünkü cümlemde bunu kastetmemiştim oysa. temelli gitmedendi gönlüm. dönmemecesine. bir su kenarına yerleşmecisine. gökyüzünü ve kuşları rahatça izleyebileceğim bir mekan tutarcasına. gerçi belli mi olur? belki bir gün o da olur.
belki..
ama şimdi elektrikçiye, kuyumcuya, kuru temizlemeye, berbere gideyim ki küçük esnaf kazansın, ekonomi canlansın biraz!