dün gece misal, yine gördüm. yine çok güzeldik. yine mutluyduk. “sonra kekik kokusu duydum huysuz gecenin koynunda. uyandım birdenbire” rüyaymış hepsi. hayal..
masumiyet’in bekir’ine bağladım çaresiz. eğdim başımı yürüdüm usul usul. biraz üşüyerek. biraz ıslanarak. belki de bu sene ilk kez. ellerim buz gibi oldu. neyse ki şanslıydım. tıka basa bir otobüsün peşinden bomboş bir dolmuş geldi. şoförün sıcak motorunun yanına kuruldum hemen. dün gecenin detaylarını hatırlamaya çalıştım.
rüya bu ya; doğum günümmüş. uzun süredir görüşmüyormuşuz. ve sen hediyemi alıp üzerinde adımın yazılı olduğu zarfla mağazanın rafına koymuşsun. hep uğradığım kitapçıda nasılsa görürüm diye. ama nasılsa görmemişim. sen rafların arasından bulup veriyorsun. şaşırıyorum. mutlu oluyorsun. mutlu oluyorum. az ötede gülerek bize bakan sadık da mutlu.
sadık kim?
kırtasiyecinin oğlu. akşamları ve haftasonları babasına yardıma geliyor. temiz yüzlü, civa gibi bir çocuk. lise sona gidiyor. benim gibi babadan beşiktaşlı. diplomat olmak istiyor. ahmet kaya dinliyor. ezcümle iyi çocuk..
....
.
rüya diyordum. süresi kısa. ama etkisi 2 gün. zira dün akşam otobüsün en arka terkisine ters oturdum da yazdım bunların çoğunu. eskisi gibi. hem eski günler ne güzeldi. sen güzeldin. biz güzeldik. alem de güzeldi. ama ve sanki dünyanın ömrü kısaldıkça güzelliklerin de hacmi azalıyor. her geçen saniye, her geçen sonbahar. yaşamaktan değil de düşünmekten yoruluyor artık insan. “bundan sonra düşünerek atın adımlarınızı” diyen çok eski bir şarkı vardı hani. şarkıcısı aklıma gelmedi şimdi. ersan erdura ile kartal kaan diyesim var joker kullanmadan. google için takatim yok. düşün artık, adım atmaya, düşünmeye mecalim olsun! yorgun hissediyorum çünkü. ama yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var mı? bak onu bilmiyorum. belki de istediğim gibi yaşamamaktır anlamı. yahut...
neyse.. her şeye rağmen; uzun yola gidesim var. hayallerim var. yedi-yirmidört hiç dinmeyen. hepsi de senli. bazıları suya yakın, bazıları yerden yüksek.
seninle diyorum sevgili, uzun uzun yaşayasım var. artık bir sahil kasabası mı olur yoksa kimsenin bilmediği ırak bir diyar mı?
hem ne diyordu cemal süreya;
biz gözyaşımızı gizleyen insanlarız
biz kahkahamızı da gizleriz
biz koşuyu kaybettikten sonra koşan atlarız..
..
seni seviyorum.
..
.