eskiden kalma alışkanlıkla
dirseğimdeki kabuk bağlamış yarayı didikliyorum. yine eski bir alışkanlıkla
belki birazdan göksel dinlerim. hiç bir şey düşünmeden. dert etmeden.
ileri-geri yapmadan.
ezcümle; an'da yani balkonda kalmak nihai hedefim.
az evvel balkon masamdan dokuz kat gofretimi çalan karga rafi’ de geldi ve pervasızca tepeme kondu.
"naptın lan gofretimi şerrefsiz" dedim. herif hiç oralı olmadı. şu kibire, afraya tafraya bakar mısınız?
sanırsın almanya şansölyesi pezevenk.
ama ve tüm dünya biliyor ki; kargasın sen karga kal. işçi olan benim!
ezcümle; an'da yani balkonda kalmak nihai hedefim.
az evvel balkon masamdan dokuz kat gofretimi çalan karga rafi’ de geldi ve pervasızca tepeme kondu.
"naptın lan gofretimi şerrefsiz" dedim. herif hiç oralı olmadı. şu kibire, afraya tafraya bakar mısınız?
sanırsın almanya şansölyesi pezevenk.
ama ve tüm dünya biliyor ki; kargasın sen karga kal. işçi olan benim!
.
oysa vakit çabuk geçiyor. yaş ilerliyor. yıllar zaten su misali. bunu takvim yapraklarından ziyade etraftaki gürültüye, kalabalığa,
karmaşaya karşı her geçen gün azalan tahammül eşiğimden anlıyorum. komşu pencerelerden yahut babalarının elinden tuttuğu halde çığlığı, yagarayı kopran veletler hiç çekilmiyor. uzmanlarındinlemeliyim. üç beyazı, çocuk sesini ve kalabalığı çıkartmalıyım hayatımdan.
ya da bu hayattan çıkma hakkımı kullanmalıyım. (bkz.sophie’s choice)
.
öte yandan instagrama dadandım
bugünlerde. hani şu pıt pıt patlattığınız beyaz eşya koruması ambalaj
naylonları gibi tık tık resim beğeniyorum. her gün onlarca. bazı yüzlerce. hiç
tanımadığım, görmediğim insanların hangi duygularla çektiğini bilmediğim
fotoğraflarını beğeniyorum. galiba bu biraz iyi geliyor. bir de yalan da olsa esen rüzgar. müzik zaten her zaman..
.