annemdeyim. bu akşam. ayaz. öyle böyle değil. canlanan anılar. hissedilir derece azalan sıcaklıklar. her kış ellerim. oysa bu akşam yalnız ayaklarım üşür. salonda. televizyonun radyosu açık. annem mutfakta. ayıptır söylemesi. annem çok güzel balık yapar. benim ayaklarım üşür. mavi odada. trt nağme çalar. en hicazından en hüzzamına. saat 8 yönünde. mutfaktan gelen kokuya şimdi haberler diyen ses karışır. peyami safa okumak isterim. ama sadece isterim. okuyamam. ayaklarım üşür. sonra. içli bir sadettin kaynak eseri icra edilir. içim titrer. çay içsem içim ısınır. peki ya ayaklarım? onlar üşür. ayıptır söylemesi. ben çok güzel çay demlerim. annem susar. ben içerim. babam uzaktan bizi izler. dışardaki ayazdan fena sessizliği bozmak küçük olarak bana düşer. annem su içer. 'aralık çok soğukmuş anne' derim. "zemheri soğukları" der annem. bir asaf şiiri dolanır dilime. söyleyemem. annem üzülür. her şeyden istifa etmek isterim. o vakit. annem manalı bakar. geçen kıştan bahsederim. önceki kıştan. ve daha önceki kıştan. annem "oğlum yeter" dediğinde. ortaüç kışında kabak lastikle yola çıkmış şoför gibi yalpalarım. annem sobaya biraz odun, biraz kestane atar. ayıptır söylemesi. ayaklarım ısınır.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...