basit işlerle uğraşıyorum bazen. misal akşam iş
çıkışı berberin önüne gelinceye kadar on defa fikrimi değiştirdim. biraz daha
uzasın sonra kestiririm saçlarımı dedim önce. akabinde hemen vazgeçtim. "yok
lan robinson gibi oldum bence hemen bu akşam kestirmeliyim" dedim kendi
kendime. berberin önüne gelene kadar saçlarımı iki defa daha kestirmeye,
iki defa da uzatmaya karar verdim. içeri girmeden selamladım berber meto'yu.
baktım içerisi kalabalık, çok müşterisi var. bekletmeyi ve beklemeyi hiç
sevmem. işaret parmağımı sonra gelirim manasında havadaki boşlukta,
saat yönünün tersine küçük daireler şeklinde iki defa dolaştırdım. anladı. "tamam
abi" der gibi başını hafifçe öne eğdi. geldiğim yoldan geri dönerken
kararımı verdim. biraz daha uzasındı saçlarım.....
..
canına yandığımın eylül'ü geldi geçiyor! lakin
sıcaklar gitmedi tam anlamıyla. dolayısı ile klima çalışıyor bir ilkokul
mektebinden hallice kalabalık çalışma odamızda. kapı-pencere açmakla
olmuyor. klima şart o yüzden. dolayısı ile vücutta bir kırgınlık her
akşam, her akşam. ama idare ediyorum. bazen kapıyı-camı açıyorum,
bazen limonlu ıhlamur içiyorum. idare ediyorum yani...
çok sıkıcı işimin ve insanlarının beni de sıkıcı
yaptığını düşünüyorum bazen de. değişik varyasyonlar üzerinde çalışıyorum.
farklı araçlarla, farklı yollardan gidip geliyorum işe mesela.
bazı yürüyorum sabahları caddeden caddeden
işime. bazı otobüse-dolmuşa binip kalabalığa karışıyorum. yalnızlığıma iyi
gelsin diye. ikisi de iyi oluyor. ama ben en çok yürümeyi seviyorum. bir de
yorulmasam.
basit insanlarla uğraşıyorum bazen de. değmez
biliyorum ama üstüne gelmeye görsünler bir defa. yalaka-çıkarcı-ispiyoncu ve
yalancılar. dayanılmazlar. bilirsin. nerede insan orda bokluk hem. bunu da
bilirsin. ama başka istanbul yok diyen dostlarım kazanıyor her seferinde. yok
gerçekten. o yüzden hak-adalet-özgürlük bir dahaki sefere. söyledim ya, yürüyorum
daha çok.
..
..
yürüdükçe insanların yüzünde kendi halimi
görüyorum adeta. daha çok sabit pazar esnafının yanından geçerken görüyorum bu
halimi. sayılabilecek derece azalmış dişlerinin arasındaki gülümsemesinde ama
gözlerindeki hüzünlerinde en çok da. başka insanlar görüyorum sonra yol boyu.
yürüyenler, koşanlar. köpek gezdirenler. ve cafe köşelerinde caka satanlar. bir
elinde sigara, öbüründe doğal olmayan jest ve mimikler. onları görünce en
azından ben dürüst davranıyorum diye avunuyorum. neysem oyum. hesapsız ve
kitapsız. dahili ve harici.
bazen işte üzülüyorum yine de.
bazen bu da geçer diyorum.
durmuyorum. adımlıyorum sabah-akşam.
sonra yorulunca dolmuşa biniyorum. sanki
göstermesem şoför durmayacakmış gibi her seferinde işaret parmağımla göstererek
söylediğim durakta iniyorum dolmuştan. artık garip bir alışkanlık oldu bu
durum. lakin sensörlü apartman ışıklarına hala alışamadım. apartmana her girişimde
tam elektrik düğmesine basmak üzereyken çıt yanıyor her seferinde. ben mal gibi
düğmeye bastığımla kalıyorum her akşam.
bir de saniyesine hepsini unuttuğum rüyalar
görüyorum çokça. her seferinde o'nu yine görürüm diyorum. ama emin değilim
gördüklerimin o olduğundan. ilk ve tek seferinde net görememiştim çünkü. var mı
yok mu ondan da emin değilim açıkçası. adı üstünde hayal-et sevgili. yine de
her akşam bir umutla yatıyorum. görebilirim diye. tıpkı bir gün o lanet olası
sensörün çalışmayıp düğmeye basışımın boşa gitmeyeceğini umut ettiğim gibi.
.M.F.Ö - bazen