dün akşamüstü miralay nazımsokakla hacı şükrü sokağın sırt
sırta verip sakızgülü'nü enine nasıl kestiklerini anlatmayı çok istedim.
yapamadım.
kim bilir ne hikayeleri vardı.
hatta her birinin gıyabında
ikişer farklı senaryo girişi bile bulmuştum da yazacak takati bulamamıştım.
sonra mis gibi kavun kokan kadife sokağı anlatacaktım.
plakçıları, eski
kitapçıları falan.
sonunun nereye varacağını bilmediğim hüzünlü bir hikaye daha
sonra.
..
sonrasını hatırlamıyorum.
bu boktan yerde dakikaları
sayarken buldum kendimi.
sonra günleri. sonra haftaları.
melike
hanım kahvemi getirdiğinde mevsimleri sayıyordum ay ay..
en son
hatırladığım ise aklıma düşen içli bir şarkıydı topak topak; yıllar geçti,
mevsim mevsim gelmiyorsun..
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...
eternal sunshine of the spotless mind (2004)
-
mevsim kış. önümüz yılbaşı. onun ardı sevgililer günü malum. netflix mi çok
inceci, yoksa ben mi çok komplo teoriciyim? bilemedim. elimi dokunduğum
yerde y...