bana hep olur mesela. bir insan görürsün. üstelik hayatında
sadece bir kez görürsün. (internet vasıtasıyla) hatta ve hatta yalnızca fotoğrafını görürsün. ama
öyle bir yüzdür ki; insan bu dersin. yılların verdiği yorgunluğun tüm
izlerini, yaşam mücadelesinin neredeyse her satırını okursun bu yüzden!
onca yaşanmışlığa ve de yıpranmışlığına rağmen insanca bakan bir yüz.
umutla ve hepsinden önemlisi sevgiyle bakan bir çift göz. üzülürsün
sonra. hem de çok. tanımıyorsundur bu insanı. ve tanıma şansın artık
hiç yoktur. öldüğüne mi yoksa artık onu tanıyamayacağına mı, her geçen
gün azalan umuduna umut katamayacağına mı ya da ne bileyim ne olduğunu
bilmediğin bir şeye üzülürsün işte. üzülürsün. radyoda anlamını bilmediğin bir
şarkı çalarken bunları düşünürsün. ve sonra kendini sigaya çekersin. sen mithad selim. evet sen. terk-i diyar ettiğinde. ardında böyle bir resim bırakabilecek
misin bakalım? ya da dahası böyle bir fotoğrafını koyabilecek bir dost
bırakabilecek misin ardında? yahut dost bildiklerinin haberi olacak mı
gittiğinden?
ardından iki kelam yazacak birileri veya, de, da, ki, ile, mi vs.
vb.? noktalı virgül ustam. oysa hüzünleri evde bıraktığımı sanıyordum
uzun zamandır. bi'saniye burnum akıyor. hayır ağlamıyorum. mevsim gribi
diyorlar. ne demekse. ya da ben şimdi uydurdum bir tarafımdan. bilmiyorum.
ama bahar diyorum usta. hala çok uzak. ve çok. ve lütfen şimdi
küfretmek istemiyorum. dün akşam gelirken not defterime karaladığım
yazılarımı bulamıyorum ama. burnum hala akıyor. hapşırıyorum da biraz.
ve bahar. anladın sen ustam. anladın sen.
.