kargo şirketinin beceriksizliğinden dolayı geciken henry miller
kitaplarım nihayet geldi. hani okumak için can atmıyordum ama yine de
kızdım bu beceriksiz lojistiklere. istanbul içine iki günde kargo.
neyse, cırtlak turuncu renkli
clichy'de sakin günler dikkatimi celbetti
ilkin. sanırım bugünlerde ihtiyacım olan tek şey sakinlik benim de.
powertürk şarkıları canımı yakıyor şimdi. radyo eksen şifa ama. ve kitabı okumaya başladım ilk sayfasından. ikinci sayfaya geçtiğimde dank etti
kafama. yetiştirmem gereken geri zekalı bir sürü işim vardı. ani bir
refleksle kapattım bu çok eski yıpranmış kitabı. bir karar aldım. artık
çok mecbur kalmadıkça yeni kitap almayacağım. bilmiyorum bu eskimiş,
yıpranmış ve yaşanmışlıkları olan kitapları, onlara dokunmayı seviyorum
galiba. kokuları mesela daha hoş geliyor. bu kitabı ilk alan kişi
istanbul 1993 diye not düşmüş. kim bilir nerede, hangi haleti ruhiyede aldı
da o notu düştü üzerine. belki de bir sevdiğine hediye edecekti bir
süre sonra. ne oldu da sahafa düştü bilinmez.
düşündüm de biz insanlarda
bu kitaplar gibiyiz aslında.
okunuyoruz ve savrulup atılıyoruz bir
kenara sonra. ve bir başka kişi alıp okuyor sonra bir başkası
sonra..... ya da tam tersi okuyoruz birini, atıyoruz sonra başka birini
buluyoruz. daha sonra başka birini. ne çok ve ne çabuk tüketiyoruz oysa.
işte buna benzer şeyleri de düşünmemi sağlıyor bu eski kitaplar.
hatta bugün yazmaya hiç halim ve mecalim yokken oturdum blog yazıyorum
onlar sayesinde. uykusuzluk diğer miller kitabının adı ona da baktım şöyle. ve
enteresan bir kitap o da. çabuk bitecekler sanırım.
öyle işte. şimdi
çalışmam lazım. belki akşama devam ederim kaldığım yerden yazmaya. belki
de etmem. bilmiyorum ne olacak. sıkıcı bir gün aslında. çok sıkıcı.
bunaltıcı bir de. üşüyorum da üstelik.
istanbul, 2011 şubat
.